"Levi! Levi!"
Hange elinde çayla bana doğru geliyordu.
"Her akşam bu terasa gelmek zorunda mısın?"
"Maalesef."
Elindeki bir bardağı bana uzattı ve yanıma oturdu.
"Hâlâ düzgün çay yapamıyorsun."
"Neyi eksik ki?"
"Tadı benim yaptığım gibi değil. Ama idare eder."
Gökyüzüne baktığımda Dolunay olduğunu gördüm.
"Şanslıyız galiba manzara güzel."
"Dolunay bugün çok güzel."
Dememle birlikte Hange ağzındaki çayı püskürttü. Galiba beni yanlış anlamıştı. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
-Flashback-
O zamanlar 15 yaşındaydık. Ve her zamanki gibi gece terasa gelmiştik. Hange'nin hikayelerini dinliyordum.
"Levi dolunaya bak!"
Gerçekten çok güzel görünüyordu.
"Biliyor musun Japon efsanesine göre eğer Dolunay çok güzel dersen bu karşındaki kişiye onu sevdiğini söylediğin anlamına gelirmiş."
"Nerden buluyorsun bunları?"
"Abim anlatırdı."
"Tch! Seviyorsan söyle neden böyle gizli mesajlar verirsin ki?"
"Of Levi biraz romantik ol!"
-Flashback Son-
-Hange-
"Levi bende ne zaman söyleyeceksin diye bekliyordum!"
"Hange o anlamda demedim!"
"Yalan söyleme!"
"Of seninle mi uğraşacağım!?"
Yanımdan kalkıp gitti. Bu kadar sinirleneceğini tahmin etmemiştim.
Ama ondan yardım istemem lazımdı çünkü hala odamdaki hamam böcekleri gitmemişti.
Levi giderken arkasından koştum ve ona yetiştim.
"Ne var velet!?"
"Odamdaki hamam böceğini öldürür müsün?"
"Uğraşamam. Git kendin hallet."