"Zeke derken? İdam edilmedi mi o?"
"Edildikten sonra gömmek için ben gitmiştim. Ama boynundaki kesik iyileşmişti."
"Biz onun dev gücünü almadık mı nasıl iyileşebiliyor!?"
"Aradan zaman geçtikten sonra kullanabilir demişlerdi."
"Peki yerini biliyor musunuz? Ya da amacını?"
"Bir dükkanın bodrumunda duruyor. Amacı ise şehri yok etmek."
"Nasıl yok etmeyi planlıyor?"
"Şehrin bazı yerlerine bomba yerleştirmemi istedi."
"Yerleştirdin mi?"
"Hayır."
Erwin'in emri ile ayağa kalktılar.
"O zaman yanına gidelim."
"Komutanım durun! Daha kaç kişi olduklarını bilmiyoruz."
"Aslında çok kişiler. Durduğu dükkandaki kişiler onun adamları."
"O zaman asker gibi görünmememiz lazım. Çaktırmadan üst kattakileri öldürüp bodruma ulaşmamız lazım."
"Bunun için kaç asker götüreceğiz?"
"Biz gidelim. Birde Eren."
Levi Armin'e döndü.
"Eren'i çağır ve olanları özetle."
"Emredersiniz!"
Aradan birkaç dakika geçtiğinde planı herkes biliyordu. Asker kıyafetleriyle gitmek yerine günlük kıyafetlerle gideceklerdi. Dükkana giden normal müşteriler gibi.
Karargahtan dışarı çıkacakken birisinin onlara seslendiğini farkettiler.
"Yüzbaşı!"
Gelen Mikasa'ydı.
"Noldu?"
"Bende sizinle bu göreve gelmek istiyorum."
"Neden?"
"Açıkçası Eren'i yalnız bırakmak istemiyorum."
Levi Erwin'e baktı. Komutan Erwin'di o karar verecekti.
"Olabilir. Gelebilirsin Mikasa."
"Teşekkür ederim."
Dışarıdan bakınca hiç asker gibi gözükmüyorlardı. Sanki eğlence için gezen bir arkadaş grubuydular.
