Historia'nın kraliçe seçilmesine 3 gün vardı. Bu süreçte hâlâ Levi aranırken Hange ise onun yanına gitmeye çalışıyordu.
Erwin ise çok telaşlıydı. Askerlerin gittiği yeri her dakika kontrol ediyordu.
Bir yandan da Kenny'i arıyorlardı tabi. Kenny'nin Levi'a birşey yapacağı düşüncesi Hange'nin beynini ele geçirirken Levi'ı özlüyordu.
Hange'nin istediği tek birşey vardı aslında... huzur...
Ama tek kelimelik bir huzur değil. Levi ile huzurlu bir hayat yaşamak istiyordu.
"Bu imkansız görünüyor..."
Hange kendi kendine söylenirken masanın öbür ucunda oturan Erwin ona seslenmişti.
"İmkansız olan ne?"
"Yok birşey boşver. Sen neden bu kadar streslisin?"
"Neden olmayayım? Levi kaçtı onu askerler bulabilir bir yandan Kenny onu bulabilir ve biz onu bulamıyoruz Hange! Arkasından nasıl bir iz bırakmadan gider anlamıyorum!? Kendi canını hiçe sayıp tüm bunları yapamaz!"
"Sakin ol! Bunu yapmasını her ne kadar istemesemde Levi haklıydı! Bu onun işi!"
"Ama ya ölseydi? Hatta ölebilir!"
"Levi'ı bu kadar düşündüğünü bilmiyordum!"
"Neden düşünmeyecek mişim?"
Hange elini başına götürüp ovmaya başladı.
"Pardon.. Bu günlerdeki stresime ver. Tabi düşüneceksin o senin arkadaşın."
"Ya arkadaşım..."
"Aslında sana birşey söylemem lazım."
Hange biraz daha Erwin'e yaklaştı ve fısıldadı.
"Aslında arkasında bir not bıraktı. Yer altı şehrinde olduğunu söyledi."
"Ne!?"
"Bağırma!" Dedi Hange Erwin'in koluna vurarak.
"Gidelim o zaman ne duruyoruz!?"
"Ben bunu nasıl düşünemedim acaba aaa?! Biz şuan bile takip ediliyoruz farkında mısın? Gitmeyeceğiz Levi'ı bulabilirler. Zaten 3 gün kaldı dişimizi sıkmamız lazım!"
Hange konuşmaya devam edecekken içeri Eren'in kapıyı aniden açarak girmesi ile lafa başlayamadı.
Eren elini yumruk yapıp kalbinin üzerine götürdü ve bağırdı.
"Komutanım! Sina duvarı! Kırıldı! Bombaya benzer birşey duvarda delik açtı ve şuan halk devler tarafından yeniliyor!"
