"Üzgünüm...ben..."
Rachelle, kendisini kenara attıktan sonra elini alnına dayayıp olayı kavramaya çalıştı.
"Teşekkür ederim, beni kurtardınız.""Rica ederim, ancak caddeden geçerken dikkatli olmasınız. Özellikle de kırmızı ışıkta."
Ayağa kalkıp, elini Rachelle'e doğru uzattı.Rachelle, ona uzatılan ele baktıktan sonra iç çekerek eli tutup kalktı.
Asla tutmaması gereken bir eldi."Tekrar teşekkürler. Normalde böyle dikkatsiz birisi değilimdir, arabamın anahtarını arıyordum."
"Bir yerinize bir şey olmadığına emin misiniz? Hastaneye gidelim isterseniz?"
"Oh hayır, ben iyiyim."
Bileğindeki altın saate baktı.
"Biraz daha buralarda oyalanıp eve giderim.""İyi gözükmüyorsun." Dedi birden resmiyeti atarak." Şurada bir kahveci var." Diyerek eliyle arkasını işaret etti." Ismarlamama izin verir misin? Bu sürede kendine gelip toparlanabilirsin."
Rachelle, kahveciye baktıktan sonra tereddütle karşısındaki kişiye baktı.
"Aslında yabancılarla pek takılacak bir tip değilim.""Az evvel hayatını kurtardım, bence bana borçlusun."
Rachelle, gözlerini kaçırıp tekrar kahveciye baktı ve iç çekti.
"Sadece bir bardak.""Tabi."
Rachelle, üzerini düzelttikten sonra onun önüne geçerek yürümeye başladı ve o da arkasından yürüyordu.
İçeri girdiklerinde yol kenarında bir masaya oturmuşlardı. İki kahve söyledikten sonra garson yanlarından ayrıldı."Adın nedir?" Diye sordu Rachelle." Hitâp etmek açısından bana kolaylık sağlar."
"Levi. Levi Ackerman." Diye yanıtladı Rivaille. "Senin?"
"Rachelle Tia Hemsley." Derin bir nefes alıp verdi ve gelen kahvesinin karton kutusunu hafifçe salladı.
"Rachelle'i kullanıyorum.""Güzel isim, bunu beğendim."
"Öyle mi? Teşekkür ederim." Dedi Rachelle, kahvesinden bir yudum alarak.
Levi, arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.
"Kaç yaşındasın?""23." Diye yanıtladı Rachelle, eliyle boynunu hafifçe okşayarak.
"Sen?""30." Diye yanıtladı onu Rivaille, dirseğini masaya dayadıktan sonra yanağını yumruk yaptığı eline dayamıştı.
"Küçükmüşsün.""Evet, sanırım...."
Rachelle, gözlerini Rivaille'da gezdirdikten sonra, kahvesini masaya koydu.
"Sen de büyükmüşsün, ancak göstermiyorsun.""Bunu çokça kez duyuyorum." Diye yanıtladı Rivaille, Rachelle'i süzerek.
"Ne işiyle uğraşıyorsun?""Ben bir yazarım. Edebiyat dergisinde yazarlık yapıyorum."
"Edebiyat ha?" Dudağını ısırıp başını sallamıştı." Güzele benziyor, edebiyatı severim."
"Öyle mi? En sevdiğin yazarlar kimler?"
"Jane Austen, Lev Tolstoy, F. Scott Fitzgerald diye yanıtlayabilirim sanırım bunu."
Rachelle, gülmüştü.
"Sanırım sınavdan geçen aşkları çok seviyorsun.""Bunu nereden çıkardın?" Diye sordu Rivaille, gözleriyle Rachelle'i inceleyerek.
"Üçünün tek ortak noktası zorlu aşk romanları olması. Buradan çıkardığımı rahatça dile getirebilirim."
"Beni yakaladın." Dedi Rivaille, hafifçe belini öne doğru eğerek Rachelle'e yakınlaştı.
"Sen ne tarz seversin?""Benimde pek bir farkım yok aslına bakarsan. Saydığın yazarların tüm kitaplarını okudum. Ben daha çok...tiyatro eserleriyle ilgileniyorum. Mesela Martı gibi ya da hırçın kız, belki Hamlet ve Romeo ve Juliet."
"Özgürlük düşkünüsün sanırım." Demişti Rivaille, gözlerinin içine bakarak." Martı'da ki Nina yapmak istediği meslek için evinden aşık olduğu adamla kaçmıştı ve Hırçın kız evlenmeyi hiç istemiyordu. Gerçi...Hamlet intikamı yüzünden öldü ve Romeo ve Juliet'de kavuşamadılar."
"Sonu kötü biten şeyleri severim." Dedi Rachelle, kahvesini yudumlayarak.
"Çünkü gerçekçi oluyorlar.""Fazla pesimist birisi gibi duruyorsun." Dedi Rivaille.
"Ve henüz 23 yaşındasın.""Dünya hakkında görmem gereken şeyleri yeterince gördüm ve bir fikir sahibi oldum. Sanırım pesimist olmamak için bir sebep yok."
"Henüz gençsin, kendine eğlenceli şeyler bulabilirsin."
Rachelle, sessiz kalarak etrafta gözlerini gezdirdi ve tekrar ona baktı.
"30 yaşımdayım dedin, değil mi? Evli olman gerekmez mi? Genelde senin yaşındaki insanlar bu yaşlarda evli oluyorlar. Garip bir kasaba...""Doğru diyorsun." Dedi Rivaille, iç çekip arkasına yaslandı." Evliydim ve bir de çocuğum vardı. Ancak trafik kazasında ikisini de kaybettim."
"Gerçekten mi?" Diye sordu Rachelle, yüzünden gerçekten üzüldüğü belli oluyordu.
"Üzgünüm...kaybın için üzüldüm.""Hayat devam ediyor..." dedi Rivaille, başını hafifçe yana eğerek.
İç çekip başını kaldırdı ve tekrar ona baktı."Üzgünüm, pekâla..bu konuyu kapamalıyım."
Levi, kaşlarını kaldırarak ona bakmıştı.
"Acımana gerek yok, uzun zaman oldu zaten.""Evet ama..." sıkıntıyla ofladıktan sonra omuzlarını düşürdü." İnsanların yaralarını deşmeyi pek sevmem..."
Karton bardağı hafifçe döndürerek başını eğip döndürdüğü bardağı izledi.
"Aslında birileriyle sohbette etmiyorum uzun zamandır.""Neden?" Diye sordu Rivaille, merak etmişti.
"Çünkü kimseye güvenmiyorum."
Bardağı masaya koydu ancak gözleri hâla karton bardaktaydı.
"Benden nefret ediyorlar.""Neden senden nefret ettiklerini düşünüyorsun?"
"Düşünmüyorum, biliyorum. Düşmemi bekleyen çok insan var ya da ölmemi bekleyen."
Rivaille, karşısında oturan kızı incelemeye devam ediyordu.
Sahiden üzgün gözüküyordu.
"Muhtemelen en çokta ailem.""İnsanlara güvenmediğini zannediyordum?" Diye yineledi onu Rivaille.
"O hâlde neden kendini bana açıyorsun?""Seni bir daha görmeyeceğim için. Üstelik hayatımı kurtardın, ölmemi isteseydin bunu yapmazdın herhalde?" Demişti Rachelle.
"Evet...yapmazdım."