"Güzel bir filmdi ha?" Demişti Levi, kollarını ensesinde birleştirip yürümeye devam ederek.
"Evet, oldukça hoştu. Sanırım imdb listemde top 10'a girebilir." Dedi Rachelle, başını hafifçe kaldırıp Levi'ya bakarak.
Levi, tek kaşını kaldırıp ona baktıktan sonra dudağının kenarına elini götürüp baş parmağıyla dudağını okşadı.
"N-n-napıyorsun?!"
"Mısır kalıntısı kalmış, onu aldım."
Elini çekip Rachelle'in sarıya kaçan gözlerine baktı ve belli belirsiz bir gülümseme oluştu yüzünde.
"Sen ne düşünüyordun?""Ne mi düşünüyordum?"
Rachelle, başını çevirip uzun siyah saçlarıyla kızarmış yüzünü sakladı.
"Ne düşünebilirim ki?""Ben de onu soruyorum ya?"
"Bir şey düşünmüyordum."
Levi, siyah saçları sanki incinmesinden korkarmışcasına yumuşakça yüzünden çekti.
"Pis düşünceler mi geçiyordu aklından hım?""Haaah!"
Şaşkınlıkla dudakları aralanan Rachelle, kısa bir süre sonra kaşlarını hafifçe çattı.
"Ne kadar ayıp, ne kadar utanmazsın sen böyle?""Sen de konuyu çevirmek konusunda pek ustasın."
"Hnn..."
gözlerini devirmişti.
"Öyle yaklaşırsan yanlış düşünebilirim, bu normal değil mi...""Yanlış düşündüğün yok." Demişti Levi, Rachelle'in çenesinden tutup kaldırarak gözlerini kendi gözlerine kenetleyerek.
"Aslında tam da aklımdan o geçiyordu, ancak böyle bir yerde öpmek istemedim.""Biliyordum!"
"İtirazın yokmuş gibi?"
"Ne zaman itiraz edecek gibi davrandım ki?" Diye mırıldandı.
Levi, küçük bir tebessümle Rachelle'in yanağına öpücük kondurdu.
"Şimdilik bununla idare edelim.""Bana bir azgınmışım gibi davranıyorsun."
"Öyle mi yaklaşıyorum?" Diye sordu Levi, cebinden çıkardığı arabasının anahtarının tuşuna basıp arabasını açarak.
"Hiç fark etmedim."Arabaya doğru ilerlediğinde, Rachelle homurdanarak peşinden gitmişti.
Ön koltuğa oturup kapısını kapandığında, Levi'da anahtarı sokmuş, arabayı çalıştırmıştı.
"Birden susuverdin.""Konuşma perilerim kayboldular." Diye söylendi Rachelle.
Levi, bir cevap vermeden radyodan bir şarkı açtı ve sesini biraz kıstı, cebindeki telefonu çıkartıp arabanın aparatına koymuştu.
Arabayı sürmeye başladı."Sen niye susuyorsun?"
"Kendi kendime mi konuşmalıyım?" Diye sordu Levi, ona kaçamak bir bakış atıp tekrar yola odaklandı.
"Bana bir cevap vermeyeceksen konuşmanın pekte anlamı yok.""Onu ne zaman yapmışım?"
"Sadece sinyalini aldım."
"Bak şuan konuşuyorum?"
"Voah, pek âla ben de konuşuyorum şuan?"
"İhtiyar herif." Diye homurdandı, gözlerini devirerek Rachelle.
"Bu ihtiyardan hoşlanıyorsun ama."
"Zevkim oldukça berbat olmalı."
"Bak sen, öyle mi?" Demişti Levi, kaşlarını kaldırarak." Bunu küçük bir çocuktan duymakta pek bir tuhaf."
"Subyanciliginla mı övünüyorsun şuan?"
"Peki bu konuşma nereye gidiyor?" Demişti Levi istemeden gülerek." Çünkü biraz saçma oldu."
Rachelle, sırıtarak ona baktı.
"Bazı konularda hemfikir olabiliyoruz.""Oh. Buna sevindim." Demişti Levi, ona bakarak." Zaten her konuda hemfikir olsaydık bu sıkıcı olabilirdi."
"Neden?"
"O zaman çabuk sıkılırdık."
"Doğru." Demişti gülümseyerek Rachelle, önüne baktığında gülümsemesi hemen solmuştu.
"DUR! ÇABUK DUR!"Levi, aniden frene basınca arabanın lastiklerinden çıkan ses etrafta duyuldu. Arabanın birden durmasıyla öne savrulsalarda, emniyet kemerleri onları geri yaslamıştı.
Levi, direksiyondan başını hafifçe kaldırıp, karşısındaki korkuyla arabaya bakan çocuğa baktı.
Rachelle'in de pek bir farkı yoktu."LUCAS! BEBEĞİM!"
Korkulu anne, koşarak çocuğunun yanına geldi ve hemen sarıldı.
"Neden elimi bırakıp koşuyorsun Lu?! Çok korktum!"
Gözleri dolu bir şekilde arabadaki Levi ve Rachelle'e bakıp, başını sallayıp çocuğunun elinden tutarak uzaklaştı."Zamanın çocukları...annelerini pek dinlemiyorlar. Neredeyse vuracaktım, bu korkunç olurdu."
Levi, başını çevirip Rachelle'e baktı.
Ancak Rachelle hâla korku dolu gözüküyordu.
"Hey," Rachelle'in omzunu tutup hafifçe sıktı." Sen iyi misin? Çocuğa bir şey olmadı.""E-evet ben..." sol eliyle sol gözünü hafifçe ovuşturup başını salladı." Evet, iyiyim."
"İyi gözükmüyorsun."
"Sadece tuhaf hissettim. Şey gibi..."
"Dejavu?"
"Evet...dejavu." Diye mırıldandı Rachelle, Levi'ya bakıp kaşlarını hafifçe kaldırdı.
"Sende mi aynı şekilde hissettin yoksa?"Levi, hafifçe dudağını ısırıp başını salladı.
"Evet, bu biraz tuhaf."
İç çekti.
"Her neyse, seni eve bırakayım.""Olur..."
Levi, tekrar gaza yavaşça bastığında, çok ilerlemeden sarı saçları ve mavi gözleri görmüştü. Ne kadar uzaktan görse de bu kişiyi nerede olsa tanırdı.
"Erwin?" Diye mırıldandı kendi kendine."Bir şey mi dedin?" Diye sordu Rachelle merakla ona bakarak.
"Huh?"
Levi, tekrar Rachelle'e bakıp hızla yola döndü.
"Hayır, bir şey demedim.""Anladım..."
• • •
"Eve bıraktığın için teşekkür ederim."
"Rica ederim, eve geçince sana yazarım."
"Dikkatli git."
"Görüşürüz."
Levi, uzaklaşmaya başlayınca Rachelle'de arkasından bir süre bakıp eve girdi.
Merdivenleri çıkarken, babası ve Trish'in evde olmaması oldukça işine gelmişti.
Bu saatte nereden böyle zılgıtı yemek istemiyordu.Odasına girip direkt üstündekileri çıkardı ve pijamalarını hızlıca girdi. Saçlarını dağınık bir topuz yaptıktan sonra, makyaj aynasının önüne oturmuş ve bir pamuğa döktüğü makyaj suyuyla yüzünü silmeye başlamıştı.
Sağ gözünü silerken kulağında tekrar kadının çocuğuna seslenişi çınladı. Pamuğu hızlıca gözünden çekip aynada kendisine baktı.
"Bir şeyin eksikliğini hissediyorum."Spoi
Spoi
Spoi
Spoi
Buradan sonrası hakkında pek bir şey düşünmedim, ancak kötü bir şey olmayacağını söyleyebilirim.
Sizce Erwin'in mi parmağı var yoksa tesadüf müydü?
Eğer varsa amacı neydi gaxjsjzjs