"Bu senin için uygun mu?" Diyerek ona bir deste para uzatmıştı.
"Burada 10 bin var, ancak işi bitirdikten sonra banka hesabına 30 bin daha atacağım."Rivaille, iç çekerek masadaki paraya baktı.
"Yani? Ne istiyorsun?"Kadın, bacağını bacağının üstüne atıp sırıttı.
"Eşim bütün mirasını kızının üzerine yaptı. O öldükten sonra her şey ona kalacak. Bunu istemiyorum, bütün mal varlık benim kızımın olmalı.""Yani onu öldürmemi mi istiyorsun benden?" Diye sordu Rivaille, bıkınca gözlerini devirdi.
"Evet, tam olarak senden bunu istiyorum."
Güldü.
"Eşini ve çocuğunu bir araba kazasında kaybettiğini duydum. Hiçbir şeyi olmayan bir adam için fazla zor olmasa gerek bu isteğim.""Fazla olduğunu iddia da etmedim zaten." Dedi Rivaille, umursamazca." Doğrusu temiz işler çıkarırım, bu konuda bir sıkıntım yok."
İç çekti.
"Ee, kızı anlat bana.""Rachelle Tia Hemsley, 23 yaşında ve bir edebiyat dergisinde yazar olarak çalışıyor. Dediğim gibi, o babasının göz bebeği ve ben bu lanet adamın gözlerini oymak istiyorum."
Çantasını açarak, içerisinden bir fotoğraf çıkardı ve masaya koyup Rivaille'a uzattı."Rachelle Tia Hemsley mi?"
Rivaille, masadaki kızın fotoğrafına bakıp düşünceleri arasında boğulmuştu.
"Erwin, neden bu kızı öldürmemi istemiyorsun?"
Rivaille kurbanına kaşlarını kaldırarak baktı."Sanırım onu çok beğendin."
"Sadece güzel bir kız olduğunu kimsenin inkâr edemeyeceğini düşünüyordum." Dedi umursamazca Rivaille." Sadece para için mi onu öldürmemi istiyorsun?"
"Evet, sadece bu yüzden."
"Peki kardeşi bu konu hakkında ne düşünüyor?"
"Kardeşi mi? Zoey daha ufak!"
"Mesela bir ablaya ihtiyacı olduğu kadar mı ufak?"
Trish, şaşkınlıkla Levi'ya baktı.
"Sen..ne?""Bu kızı öldürmemi istiyorsun fakat ucunun kendi kızına dokunacağını düşünmüyor musun?"
"Fakat Zoey-"
"Ablası öldüğü için muhtemelen kafayı yiyecek ve çocuk yaşında bir travmaya sahip olacak. İleride kim bilir nasıl olur?"
"Ben bunu düşünmedim. Tek istediğim kızımın geleceğini güzelleştirebilmek!"
"Ve bunu başka bir kızın hayatını mahvederek yapmak istiyorsun, üstelik kızının da bundan zarar göreceğini bilerek."
"Daha evvel böyle demiyordun! İstekliydin!"
"Şey doğrusu neden şimdi böyle dediğimi ben de bilmiyorum."
"Kafayı yemiş olmalıyım."
"Sadece sana her ihtimali söylemem gerektiğini düşündüm, o kadar. Netice de para da senin, kızda. Yani beni pek alakadar eden bir şey yok.""Ne yapmalıyım?" Dedi Trish, başını ellerinin arasına alarak." Tüm miras onda. Kızımın bir geleceği yok. Ya babası öldükten hemen sonra bizi terk ederse? O zaman ne olacak? Zoey...Zoey ne yapacak?"
"Hımm..." başını eline yasladı Levi." Öncelikle neden Rachelle'in kızına olan davranışlarını göz önünde bulundurmuyorsun? Sence gerçekten senin dediğin gibi sizi kapı önüne koyacak birisi mi?"
"O onu seviyor gibi davranıyor."
"Sadece öyle mi davranıyor?"
"Zoey! Dikkat et, düşeceksin!"
"Üzerini neden giyinmiyorsun? Hasta olacaksın!"
"Neden haftasonu bir yerlere gitmiyoruz? Ablayla uzun zamandır dışarı çıkmıyorsun."
"Sana bir hediye aldım!"
"Elbette seni seviyorum ufaklık, yoksa bu evde bir dakika bile duramazdım. Burayı yaşanılabilir kılan şey sensin."
"...hayır." Diye mırıldandı Trish." Öyle davranmıyor...onu seviyor." Trish, sıkıntıyla nefesini üfledi.
"Onu gerçekten seviyor.""O hâlde sizi kapı dışarı edecek birisi olduğunu düşünüyor musun?"
"Sanırım etmezdi..." eliyle gözlerini kapadı." Tanrım...ben ne yapıyorum böyle?"
"Öyleyse onu öldürmekten vazgeç. Yeni bir başlangıç yapabilirsiniz."
"Hayır, bunu isteyecek birisi değil."
"Bilmem." Dedi Levi, ayağa kalkıp masadaki Rachelle'in fotoğrafına bakarak." Onu tanımıyorum, ancak bana kalırsa insanları öyle kolayca silip atabilecek birisi gibi durmuyor. Saf bir yüzü var."
"Onu beğendiğini biliyordum."
"İnkar da etmedim."
Gözlerini devirmişti.
"Her neyse, kes şu numaraları ve ailenle ilgilen. Bir daha da böyle aptalca işlere düşünmeden kalkışma. Herkes benim gibi olmayabilir.""Oh, duygusal bir katil ha?"
"Bugün benim için oldukça tuhaf bir gün. Bu sebeple bir kıyak geçmek istedim."
"Teşekkür ederim..." Trish, tebessüm etmişti." Neredeyse büyük bir hata yapıyordum."
Levi, umursamazca omuz silkti.
"O hâlde ben gidiyorum.""Nereye?"
"Yani, bu anlaşma olmadığı için kendime yeni bir hedef bulmalıyım."
Trish, masadaki 10 bin doları Levi'ya doğru itti.
Levi, kaşlarını kaldırarak önce paraya sonra Trish'e baktı.
"Ne yapıyorsun sen şuan? Bana sadaka falan mı veriyorsun?""Hayır, bu da işin bir parçası."
"Yani seni vazgeçirdiğim için beni ödüllendiriyorsun?"
"Evet, hepsi bu."
Levi, parayı aldı.
"Geri vermeyeceğim, bil.""Evet, isteyeceğimi de pek zannetmiyorum zaten."
"Bir ânda iyi aile annesi oluverdin, şaşırtıcı."
"Rachelle'le iyi geçinebileceğimi zannetmiyorum. Babası, annesini benim için bıraktı. Hamile olduğum için. Bu sebeple hiçbir zaman iyi bir ilişkiye sahip olmayacağız. Ancak kızım için ona katlanmayı öğreneceğim."
"İğrenç bir geçmişe sahipsin gerçekten."
"Bunu birilerini öldüren adamdan duymak istemiyorum."
"Hiç değilse genelde suçluları öldürüyorum, yuva yıkmıyorum."
"Birilerini öldürmekte yuva yıkmaktır. İyi de olsa kötü de olsa."
"Kimse iğrenç bir aile ferdi öldü diye ağlamaz."
Trish, gözlerini devirmişti.
"Yaptığımdan gurur duyuyor değilim, tamam mı?""Tabi...beni de ilgilendirmiyor zaten."
"Her neyse...buraya kadar gelip fikrimi değiştirdiğin için sağ ol."
"Evet, önemli değil. Ben gidiyorum."
Trish, başını sallayıp Levi'ın gidişini izledi.
Daha sonra gözlerini devirmişti.
"Sanki dediğini yaparımda."