Levi, kendisine atılan mesajdaki yere gelmiş stres ve heyecandan dizini sallayıp duruyordu.
Etrafa bakarken, sıkıntıyla iç çekmeyi ihmal etmedi.Bir süre sonra içeriye bebek arabasıyla Rachelle girmişti. Etrafta gözlerini gezdirdikten sonra gözleri Levi'yla buluştu.
Derin bir nefes alıp verdi, ona doğru ilerledi.Levi, hızlıca yerinden kalkıp aylar sonra onu görmenin verdiği heyecanla nutku tutulmuştu. Rachelle, ona yaklaştıktan sonra arabayı bir kenara çekti ve tebessüm etti.
"Merhaba.""M-m...ı-ıhm... merhaba..."
Rachelle, karşısına oturup ona baktı.
"Nasıl gidiyor?""Gitmiyor."
"?"
"Yani şey, iyi gidiyor demek istedim, evet...senin nasıl gidiyor?"
"İyi." Diyip gülmüştü Rachelle." Neler yapıyorsun?"
"O günden sonrayı mı soruyorsun?"
"Evet, beni bırakıp gittikten sonrasından bahsediyorum." Demişti Rachelle, yüzünü eline yaslayıp gülümseyerek." Hayatın yoluna girdi mi?"
Levi, diliyle dudağını ıslattı.
"Öğretmenliğe bir süre devam ettim. Ancak daha sonrasında oradan ayrılıp, başka bir yol çizmek istedim kendime.""Neden? Orayı seviyordun." Diye sordu merakla Rachelle.
"Çünkü bana seni hatırlatıyordu..."
Rachelle, sessiz kalıp derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı.
"Peki şimdi ne yapıyorsun?""Yüksek lisans yaptım, akademisenim."
"Voah, yükselmene sevindim."
"Peki ya sen?"
"Ben mi?"
Başını kaşıdı.
"Evlendikten sonra Lu'yu doğurduğum için işi bırakmak zorunda kaldım. Daha doğrusu işlerimi evden hallediyorum, bir yandan ise Lu'ya bakıyorum. Dean bana çok yardımcı oluyor.""O iyi birisi. Sanırım neden tercihinin o olduğunu anlayabiliyorum."
"Bunları konuşmayalım," dedi Rachelle, daha sonra bebek arabasına uzanarak ona merakla bakan Lu'yu aldı ve masaya oturtup belinden destekledi.
"Onu senden sakladığım için üzgünüm, bunu yapmamalıydım. Sadece kendine yeni bir hayat kurmanı istemiştim."Levi, gözleri kendisine benzeyen bebeğe hayranlıkla bakarken, dudağının kenarı kıvrılmıştı.
"O-onu...alabilir miyim?""Evet, tabi ki."
Levi, Lu'ya uzanıp kucağına aldı. Lu, ona mavi gözleriyle bakarken bir süre sonra gülmüştü. Bu Levi'ın suratında bir gülümsemeye yer açmıştı.
"Merhaba...oğlum."Rachelle, o ikisine bakarken derin bir nefes aldı ve başını çevirdi.
"Doğum günü ne zaman?"
"3 Ekim 2021'de 20.59'da dünyaya geldi." Dedi Rachelle, tekrar onlara bakarak.
"Yanında olmalıydım." Dedi Levi, bebeğinden gözlerini zorlukla çekip ona bakarak." Yanında olmalı ve elini tutmalıydım. Sana destek olmalıydım."
"Bunun için seni suçlayamam, sonuçta sana her zaman hayatımı geri istediğimden söz edip duruyordum. Benim için gittin ve senin için seni rahatsız etmedim."
"Benim için asla bir rahatsızlık olamazsın." Dedi ciddi bir şekilde Levi." Her zaman yanında olmalıydım, yalnız kalmamalıydın."
"Yalnız değildim, arkadaşlarım ve Dean vardı. Beni her konuda destekleyip, yardımcı oldular. Onlara çok şey borçluyum."
"Onu gerçekten seviyor musun?" Diye sordu Levi, Rachelle'in parmağındaki alyansa bakarak.
Gözlerinden bir anlığına hüzün geçse de, çabucak kendisini maskeleyebilmişti."Evet, seviyorum." Dedi Rachelle, içten bir şekilde gülümseyerek.
"Gerçekten klasik bir hikaye ha?" Dedi Levi üzüntüyle gülerek.
"?"
"Pamuk Prenses'den bahsediyorum. Prens ve Prenses her ne olursa olsun kavuşuyorlar, üstelik arayı yapan kötü kraliçe ve avcı oluyor." Sinirle gözlerini kaçırdı.
"Sadece bir figüranım.""Kendini böyle görmeni istemiyorum. Seninle yaşadığım şeylerden hiç pişman olmadım, beni üzmedin de."
Levi, ona şefkatle baktığında Rachelle, konuşmak için yutkundu;" Ancak doğru kişi de değildin, ne ben senin için öyleydim ne de sen benim için."
"Bu şekilde tanışmamalıydık."
"Belki de, ancak bunları düşünmek saçma. Sonuçta bu şekilde tanıştık ve bunlar yaşandı."
"Senin için hiçbir şey değilim..."
"Böyle düşünme," dedi Rachelle, itiraz edercesine." Senden nefret etmiyorum, sana kızgın ya da öfkeli de değilim. Elbette benim için bir şey ifade ediyorsun..." dediğinde Levi'ın gözlerinde ışık yanmıştı.
"Sonuçta Lu'nun biyolojik babası sensin, bu bizim aramızdaki bağ ve istesek de bunu koparamayız." Dediğinde ise gözlerindeki ışık tekrar sönmüştü.
Çünkü bu kadardı.
Onun için sadece bunu ifade ediyordu.
Bebeğinin babası, o kadar."Beni hiç sevdin mi?" Diye sordu Levi, bebeğini göğsüne bastırıp ondan güç alarak." Hiç farklı bir hayat düşündün mü? Üçümüzü bir aile olarak mesela? İşten çıkmış, sıcak evime giriyorken kucağında Lu ile beni karşılayan?"
"Bu Lu için güzel olabilirdi, eğer bu şekilde tanışmamış olsaydık tabi." Dedi Rachelle, kendisinden ödün vermeyerek." Sonuçta bir aileyi hak ediyor. Yine de ayrı olduğumuzu hissettirmeden onu büyütebileceğimizi düşünüyorum."
"Peki ya ilk sorum?"
"?"
Ona bakarken, gözleri yüzünün her bir detayını ince ince izliyordu.
Kendisine daha çok bakmaya başlamış gibi gözüküyordu ya da sadece bugünlüktü.
Zaten yakışıklı bir adamdı, ancak sanki aylar önceki adamdan farklı gibiydi de."Beni hiç sevip sevmediğini sordum."
Rachelle, öne doğru eğilip dirseklerini masaya koydu.
"Bence bu sadece Stockholm sendromuydu, ancak evet. Seni sevmiştim. Sevmediğim birisiyle yatmazdım.""Ama demiştin ki-"
"Bana silah dayamıştın?"
Levi, ister istemez güldü.
"Haklısın..."Rachelle'de tebessüm etti.
"Seni görmek güzeldi, bundan sonra burada mısın?""Evet, buradayım." Dedi Levi, kucağındaki bebeğine bakarak.
"Lu için ve senin için." Tekrar Rachelle'e baktı."Benim için mi?"
"Erwin ya aş ya da çal demişti."
"Ben evliyim, Levi."
"Bu yüzden buna çalmak deniliyor zaten."
Rachelle, gözlerini devirdi.
"Hayal dünyanda yaşıyorsun.""Bir aile olacağımızın sözünü vererek geldim buraya." Dedi Levi ciddice." Ve bir kez daha sözümü tutamazsam artık kendi yüzüme bile bakamam."