Adamları arkasından gelirken, önde hızlı ama güçlü adımlarla ilerleyerek odasına girdi ve kapıyı kapadı.
Dışarıda kalanlar kapının önünde sıralanırken, odada ki adamlar ellerini bağdaştırıp saygı da duruyorlardı.
"Bir şey buldunuz mu?" Dedi elindeki dosyayı masaya atıp koltuğuna geçerken." Geçen seferki gibi saçma sapan gelişmelerden bahsetmiyorum, gerçek bir şeyler istiyorum.""Efendim!" Dedi birisi, hızlıca öne çıkarak." Katille beraber yaşamaya devam ediyor, katil, bir lise de öğretmenlik yapmaya başladı."
"Kızımdan haber verin." Dedi, dişlerini sıkarak." Onunla ilgili haberler daha da önceliğim!"
"Bay Hemsley!" Dedi, diğer adam gerilerken bu sefer o öne çıkmıştı.
"Bayan Hemsley, gayet iyi bir durumda gözüküyor. Genelde mutlular, ancak dün onları tartışırken gördük." Çaprazındaki arkadaşına bakıp onu onaylaması bekledi.Arkadaşı öne çıkıp onun yanına geldi.
"Evet efendim, arkadaşımın dediği doğrudur. Sanırım kızınız sizleri çok özlüyor.""Sizleri mi?" Dedi adam gülerek, samimiyetten uzak ve tamamen alay dolu bir gülüştü.
"Annesini ve kardeşini özlüyor, beni değil."
Burun kemerini sıkıp, derin bir nefes aldı.
"Haah... Tia'nın hayatının ne kadar ettiğini öğrendiniz mi?""Eşiniz Bayan Hemsley'in sağ kolunu konuşturduk, 60 bin dolara anlaşmışlar ve katil 10 bin doları iş öncesi almış. Ancak 50 bin doları kabul etmemiş."
Çenesini eline dayayarak, kaşlarını kaldırıp konuşan adama düz bir suratla baktı.
"Sadece bu kadar mı?""Evet, sadece 10 bin dolar."
"Lanet kadın..." diye iç çekti, Bay Hemsley." Şirketin vergi açıklığını bilmese çoktan ortadan kaybetmiştim ama..." başını hafifçe sallayıp adamlara baktı.
"Başka bir haber? Herhangi bir şey?""Sanırım katil kredi çekti, efendim." Dedi birisi." Yani sabah onu takip eden takım arkadaşlarımdan birisi bankaya girdiğini görmüş."
"Evet, üstelik Japonya'nın doğu kesimlerinde bir arsası olduğunu ve onu da sattığına dair hesap işittik."
"Bak sen," dedi Bay Hemsley, çenesini sıvazlayarak.
"10 bin doları kendisi mi ödeyecekmiş?""Öyle gözüküyor efendim."
"Parayı Trish'e verdiğinde..." başını hafifçe yan çevirip arkasındaki adama bakmadı.
"Banka hesabına 100 bin dolar yatırmanızı istiyorum.""Emredersiniz efendim."
"Ancak..." gülüp arkasına yaslandı." Bir daha kızımın karşısına çıkmayacağı konusunda da uyarmalısınız."
Masanın üstündeki kalemini alıp, ucunu hızlıca açıp kapatmaya başladı.
"Tia, Zoey için çok önemli. Bu yüzden onu olabildiğince rahat ettirmeliyim."Adamlarından ikisi birbirine bakıp başlarını eğmişti.
"Bayan Rachelle'da sizin kızınız!"
İç çekerek başını salladı.
"Emredersiniz efendim.""Bu konuda sizlere güveniyorum." Dedi kalemini sertçe masaya koyarak.
"Şimdi beni yalnız bırakın.""Emredersiniz efendim!"
Takım giyinmiş 8 adam da, odadan sırayla çıkıp kapıyı kapattı.
Bay Hemsley, ayağa kalkıp ellerini arkasında birleştirerek, duvardaki portreye doğru ilerledi.
Portreye bakıp gülümsedi.
"Seni kesinlikle mutlu edeceğim, benim güzel kızım...Zoey."* * *
Verdiği adrese gelip, arabasını uygun bir yere park etmişti.
Arabanın kapısını açıp aşağı ineren, kapıyı sertçe kapatıp arabayı kilitledi.Cafelerden birinde Trish'i sıkılmış bir şekilde otururken gördüğünde, oraya doğru çantasını alıp ilerledi.
İçeri girdiğinde, Trish etrafa bakınırken onu fark etmişti.
"Sonunda!" Dedi sıkıldığını belli ederek.Levi, cafedeki masaların arasından geçip ona doğru ilerledi ve önündeki sandalyeye oturup çantasını masaya koydu.
"Beni neden çağırdın? İşimizin bittiğini zannediyordum." Dedi Trish, kaşlarını çatmıştı." Üstelik beni beklettin de!"
"Canını almak için bana sattığın hayatı, şimdi ben sana yaşaması için satıyorum." Dedi Levi, çantasının kilidini açıp kapağını açarak.
Trish, şaşkınlıkla çantanın içerisindeki paralara baktı, başını hızlıca kaldırarak gözlerini Levi'ın gözlerine dikti.
"Sen-ne?!""Tahminlerin doğruydu, her ne kadar aptal olsan da bazen kafan çalışabiliyor. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir misali."
"Cidden ona aşık mı oldun?!" Dedi Trish sinirle." Onu öldürmedin mi?!"
"Hayır, yapmadım. İstesem belki yapardım, bu yüzden yapamadım demiyorum. Yapmadım çünkü bunu istemedim."
"Demek bu yüzden cesedi bulunamıyordu." Dedi Trish, sinirle dişlerini gıcırdatarak." Sana inanamıyorum!"
"Burada bana verdiğin 10 bin dolar var." Dedi Levi, çantayı ona doğru iterek." Senden onun yaşamasını istiyorum. Yani gidipte bir başkasını bulma. Sen de biliyorsun değil mi? Eşin bazı şeylere uyandı ve Rachelle ölse bile miras hiçbir zaman kızına geçmeyecek."
"Sen hiçbir şey bilmiyorsun!" Dedi ayağa kalkarak Trish." Bunu asla kabul etmeyeceğim!"
"Kızını seviyorsun, değil mi Trish?" Diye sordu sakinlikle Levi.
Başını kaldırıp ayaktaki Trish'e baktı.
"Peki ablası gittiğinden beri ne durumda olduğunu söyleyebilir misin?""O..."
Trish, dişlerini sıkarak gözlerini kaçırdı.
"Gerçekten berbat bir durumda ve pedagoga bile cevap vermiyor."Levi, onun sessizliğinden istediği cevabı elde etmişti.
Ayağa sakince kalkıp çantayı kapattı ve ona uzattı.
"Adil bir anlaşma. Kızının iyiliğini istiyorsan ablasını yaşat.""Sana güvenmiyorum ve Rachelle'e de öyle."
"Rachelle, Zoey için sana hiçbir sey yapmayacaktır. Ben de onun için seni ifşa etmeyeceğim."
"O zaman git." Dedi Trish, birden aydınlanmış gibi sırıtmıştı." Tasını tarağını toplayıp git. Ancak o zaman sana inanırım."
Trish'in elini tutup çekti ve çantanın sapını eline tutuşturdu.
"Gideceğim."Trish, çantayı alıp hızlıca elini çekti.
"Onu Dean ile nişanlayacağım. Bunun için Josef'i ikna etmek benim için zor olmaz.""Tam olarak sebebini öğrenebilir miyim?" Diye sordu Levi, kaşlarını çatarak.
"Sana onu yaşatacağımın sözünü verdim." Dedi elindeki çantayı sallayarak." Mutlu edeceğimin değil."
İç çekip üzülmüş gibi dudağını büzmüştü.
"Zaten aslında sen de biliyorsun, değil mi? Kötü kalpli üvey anne sayesinde Prens ve Pamuk prenses bir araya geldi. Üstelik kraliçe, avcıyı öldürmüştü de."
Yanından geçerken sırıtmıştı.
"Avcıya hikayede yer yok. Seni elimi kana bulamadan öldüreceğim çünkü bana ihanet ettin, Rivaille."XDDDD