"Burası neresi?" Diye sordu Rachelle, arabanın kapısını kapatıp karşısındaki eve bakarak.
"Beklentilerini düşürdüm mü?" Diye sordu Levi.
Arabasının kapısını kapatmıştı."Hayır, kesinlikle hayır. Ama senin şehir içinde yasadigini düşünüyordum."
"Öyle zaten. Ama en sevdiğim ve gerçekten evim dediğim yer burasıdır. Daha evvel kimseyi getirmedim buraya."
Rachelle, gülümseyerek ona bakmıştı.
"Bulunduğu yer çok güzel. Orman içinde olması insanı doğayla baş başa bırakıyor.""Sanırım seni burada öldürsem kimsenin ruhu duymazdı."
"Evet, kesinlikle." Demişti Rachelle." Neyse ki öldürülmeyeceğim."
"Nasıl bu kadar emin olabilirsin ki? Belki de seni kaçırmışımdır?" Demişti Levi, eğlenerek ona bakıyordu.
"Hayır, sana güveniyorum."
"Bu seni seviyorum demenden daha önemliydi benim için." Demişti Levi, gözleri varla yok arası buğulanmıştı.
"Hey birden duygusallaştın mı?" Diye sordu Rachelle, ona yaklaşıp elini yanağına koymuştu.
"Ağlayacak gibisin sanki."Levi, yanağındaki eli tutup gözlerini yumdu.
Kısa bir süre sonra actikta de sonra yanağındaki eli uzaklaştırıp avcunun içine bir öpücük kondurdu.
"Hadi içeri girelim."
Ellerini kenetleyerek, kapalı olan kapıyı açıp eve girdiler.Kapalı ışıkları Levi açmıştı.
Güzel bir masa düzenlenmişti.
Üzerinde ise henüz yanmayan ince uzun kırmızı mumlar mevcuttu."Voah." Dedi Rachelle, etkilenmiş bir şekilde.
Başını hızlıca Levi'ya çevirdi.
"Bunu benim için sen mi yaptın?""Başka kimse için yapmazdım, Rach."
Rachelle, dolan gözleriyle ve ağlamamak için dudağına geçirdiği dişleriyle oldukça duygusal gözüküyordu.
"Sanırım bugün ağlayacağız." Demişti Levi, hafifçe gülerek.
Daha sonra ise onu kendisine çekip sıkıca sarılmıştı.
"Neden ağlıyorsun?""Bilmiyorum, sadece çok mutlu oldum." Demişti Rachelle, kollarını Levi'ın boynuna sıkıca dolayarak.
"Çok teşekkür ederim.""Ne hissediyorsun?" Diye sordu Levi, başını Rachelle'in saçlarına gömüp ellerini beline yerleştirip sıkıca kendisine bastırdı.
"Bana mutlu olduğunu tekrar söyle.""Mutluyum." Demişti Rachelle." Mutluyum çünkü sevildiğimi hissediyorum."
Levi, diliyle dudağını ıslatıp başarmışlığın getirdiği mutlulukla gülümsedi.
"Beni seviyor musun Rachelle?"Rachelle, başını sallamıştı.
"Seviyorum.""Peki bana güvendiğini tekrar söyleyebilir misin?"
"Sana güveniyorum, Levi."
Duyduğu her cümleyle kalp atışının daha da hızlandığını hissediyordu Levi.
Daha evvelki hayatında duymayı oldukça bekleyip istediği bu cümleleri hiç duymamamıştı.
Her zaman bir umudu olmuştu, ancak başaramamıştı.
Bu olanak onun için çok uzaktaydı.Daha evvel bu eve ilk getirdiğinde, kapı eşiğinden ağlayarak içeri giren Rachelle şuan da mutluluktan ağlıyordu.
Daha evvelki hayatında öleceğine emin olarak bu eve giren Rachelle, Levi'ın bir katil olacağını bile düşünmeden ve üstelik bununla ilgili bir şaka yaparak eşikten içeri girmişti.
Bu eve ilk girdiğinde korkuyla titreyen, daha sonrasında ise bir ilişki yaşadıkları için ondan daha fazlasını beklememesini söyleyen Rachelle, biraz evvel ona onu sevdiğini söylemişti.
Daha evvel ona güvenmediğini düşünen Levi ise bugün Rachelle'in bizzat ağzından ona güvendiğini duymuştu.
Hiçbir şey ilk hayatındaki gibi değildi.
O parayı almamış, sözleşmeyi kabul etmemişti.
Rachelle, onu orada üvey annesiyle konuşurken görmemişti.
Levi, onu her yerde takip ederek içine kuşku düşürmemişti.
Her ân ölebileceğini düşünerek hayatında bu yükle yaşamamış, bu korkuyu hiçbir zaman tatmamıştı.En önemlisi ise önceki hayatında katili olacağını düşündüğü bu adamı, artık bir katil olarak değil belki de hayatının kahramanı olarak görüyordu.
Çünkü sadece siyah ve beyazdan oluşan hayatına, Levi sayesinde farklı renkler girmişti.
Sadece ihanet duygusunu bilirken, artık aşk duygusunun da tadına bakmış birilerine güvenebilmeyi öğrenmişti.
Şimdi bu adamdan korkmuyordu.Levi ise hiç kimseye borçlu değildi.
Rachelle'e kendi hayatını tekrar kazandırmaya çalışırken, onu bu kulübeye tekrar hapsetmek zorunda değildi.
Önceki benliğini düşündüğünde, gerçekten de ne kadar çaresiz olduğunu anlamıştı.
Eskiden bu eve onu öldürmeye getirmiş, yapamamış ve ona aşık olduğunu çok geç bir zamanda kabullenmişti.
Güvenini kırmış, kalbini insanlara karşı bir kez daha tuzla buz etmişti. Belki mutsuz değildi, ancak özgür de değildi. Şimdiyse artık ikisininde ayağında prangalar yoktu.
Her şeyi doyasıya yaşayabilir, bir şeyden korkmak zorunda değildiler.Levi, burnunu çekip Rachelle'i kendisinden hafifçe uzaklaştırdı ve gözlerinin içine baktı.
"Sana bir soru daha sorabilir miyim peki?"
Rachelle, yavaşça başını sallayarak onu onayladı.
"Ne istersen sorabilirsin."Levi, dudağını diliyle hafifçe ıslatarak uzun zamandır sormak istediği ve önceden bir türlü istediği cevabı ondan duyamadığı o soruyu Rachelle'e yöneltmişti ;
"Ben...senin için kaçıncı seçeneğim?"Rachelle, kendisine yönetilen bu soruya biraz şaşırmıştı.
Bu tarz bir soru beklemiyordu.
Kısa bir süre sadece Levi'ın gözlerine bakarken, Levi heyecanını belli etmemeye çalışıyordu. Önceki hayatında senelerdir istediği cevabı almaya çalışmış, bir türlü becerememişti.
Şuan da ise artık bir şeyler başarıp başaramadığını bu şekilde anlayabilecekti."Başka bir şekilde tanışsaydık..."
Başka bir şekilde tanışmışlardı.
"Seçenek mi?" Diye sordu Rachelle." Seni kendim için bir seçenek olarak görmedim." Dediğinde ise Levi, tekrar başaramamışlığın verdiği korkuyla kesik bir nefes aldı.
Göğsüne birden bir ağırlık çökmüştü sanki.
"Sen benim için şartsın, Levi."