4•

847 72 56
                                    

Rachelle, evden olabildiğince sessiz çıkarken yeteri kadar sessiz olmadığını elinde ayısıyla, gözünü ovuşturan kardeşini arkasında bulmasıyla anlamıştı.
"Abla?"

Rachelle, yerinde zıplamış, elini göğsüne koyarak derin derin soluklanmıştı.
Arkasını dönerek, çömeldi ve kardeşinin ellerini tuttu.
"Prenses, neden uyandın?"

"Dün, annem seninle işe gidebileceğimi söyledi."

"Hayatım çok sıkılırsın."

"Hayır sıkılmam, asıl evde sıkılıyorum ben!"

Rachelle, gözlerini kaçırdıktan sonra bileğindeki saate bakıp iç çekti.
"10 dakikada hazırlanırsan olur."

"Hemen!" Dedi gülerek Zoey, yukarı koşmaya başladığında Rachelle arkasından 'dişini fırçalamayı unutma ufaklık!' Diye bağırmıştı.
"Tamam!"

Rachelle, sırtını dış kapıya yaslayarak kollarını göğsünde birleştirdi.

"Tia."

"H-hm?"
Başını kaldırıp, babasına baktı.
"Oh. Baba."

"İşe mi gidiyorsun?"

"Evet, Zoey'i bekliyorum. Benimle gelmek istedi."

"Öyle mi? N'apacakmış ki orada?"

"Bilmem, sanırım senin genç ve güzel eşinden sıkılıyor."

"Tia..."

"Başlamayalım." Diyerek lafını kesti, Rachelle. Merdivenlerden yukarı bakarak kardeşinin yolunu gözledi.
"Yarın anneme gideceğim." Tekrar babasına baktı." Haber vermek istedim."

"O nasıl?" Diye sordu Bay Hemsley." İyi mi?"

"Evet, iyi olmaması için bir sebep var mı ki?"

"Elbette yok, neden beni tersliyorsun?" Kaşlarını hafifçe çatmıştı." Sana düzgünce bir soru soruyorum."

"Abla!"

Rachelle, başını çevirip merdivenden inen kardeşine elini uzattı. Zoey, Rachelle'in elini tuttu.
"Saçımı sen tararsın, olur mu?"

"Çantamda olacaktı. Arabada tararım, olur mu?"

"Hı hı!"

"İkiniz de kendinize çok iyi bakın."

"Babacığım!"
Zoey, ablasının elini bırakıp Bay Hemsley'e sıkıca sarıldı.
"Ben gidiyorum!"

"Kendine dikkat et, olur mu balım?"
Bay Hemsley, kızını kucağına alıp yanağına bir öpücük kondurdu.
"Ablanı da fazla uğraştırma."

"I-ı! Uğraştırmam."

Bay Hemsley, kızını yere indirdi.
"Aferin o hâlde. Sanırım sana güvenebilirim."

"Tabi ki!"

Bay Hemsley, Rachelle'e bakıp gülümsemesini yüzünden sildi.
"Ona iyi bak, olur mu?"

"Bakarım."

"Lütfen."

Rachelle, kaşlarını çatarak kapıyı sertçe açtı.
Zoey'e baktığında, yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
"Hadi bakalım..." kapıyı açtı." Gidelim."

Zoey, önden çıktığında Rachelle'de babasına bakmadan kapıyı çekmişti.

*  *  *

"Ufaklık da gelmiş!" Dedi Dean, gülümseyerek." Merhaba Zoey!"

"Merhaba Dean!"

"Zoeeey..." diye seslendi uyarır bir tonla Rachelle.

"Dean...abi."

"Kızı rahat bıraksana, istediği gibi hitâp etsin." Diye homurdandı Dean.
Zoey'i kucağına alıp gülümsedi.
"Sana boş bir bilgisayar ayarlayalım, oyun oyna olur mu?"

"Okumayı bilmiyorum ama oyunları sen açar mısın?"

"Açarım tâbii."
Rachelle'e bakıp göz devirdi.
"Sen de makaleni düzelt lütfen."

"Tamam dedim, anladım."

Dean, Zoey'i alarak bilgisayar masasının oraya geçtiğinde Rachelle'de kendi masasına oturup laptobunun kapağını açmıştı.
Başlatma tuşuna basıp, camdan dışarıya baktı.

Telefonu çaldığında, başını çevirip masasına koymuş olduğu telefona uzandı ve açtı.
"Oi, Michelle."

"Hey! Nasılsın, nasıl gidiyor?"

"Uhm, iyi sanırım..." dedi Rachelle, laptobuna şifresini girerken." Seni sormalı?"

"Ben de iyiyim işte..."

"Arkadaş edinip beni satmayı keser misin artık?!"

"Kapa çeneni Eren, bu sefer ki kız."

"Aman Tanrım, bu bir ilk! Onunla tanışabilir miyim? Çünkü senin kız arkadaşın olma ihtimali fazla düşük."

"Beni rezil ediyorsun!"

"HEY, MERHABA KIZ KİŞİSİ!"

"Ahn! Bunun için üzgünüm..."

Rachelle, gülerek arkasına yaslandı.
"Sevgilinle aran düzelmiş gibi gözüküyor."

"Kafayı yemiş, daha bir sevgi dolu oldu ki sorma."

"Ben seni hep seviyordum bir kere, kız beni yanlış tanıyacak senin yüzünden... kız kişisi, ben onu çocukluğumdan beri seviyorum bu arada!"

"Eren!"

"Sanırım birisi ona adımı söylemeli." Dedi gülerken, Rachelle.
World dosyasına girmişti.
"Çocukluğundan beri ha? Çok şanslısın Michelle, sevgilin sana çok değer veriyor."

"Evet, gerçekten öyleyim sanırım. Ama seni bunun için aramamıştım, iş çıkışı alışverişe gidelim mi?"

"Alışveriş mi?"
Dudağını ısırıp başını salladı.
"Olur, kardeşim de yanımda ama bir sakınca yaratır mı?"

"Huh? Hayır tabi ki, gelebilir. Çocukları severim."

"Öyleyse neden bir tane-"

"Eren!"

"Peki...sustum."

"Kaç yaşındaydı?"

"Ben de gelebilir miyim? Kız kişisini merak ettim, lütfeeen."

"Ah...!"

Rachelle, kahkaha atmamak için kendisini çok zor tutuyordu.
"Elbette gelebilir Michelle, ona bunu söyle ve tabi ki ismimin Rachelle olduğunu da. Bu arada kardeşim 5 yaşında."

"Kusura bakma..." diye mırıldandı Michelle mahcupca.
"Gelebileceğini söylüyor, üstelik onun ismi Rachelle kız kişisi diyip durma."

"Kız olduğunu sindirebilmek için söylüyordum..." diye mızmızlandı Eren. "Tamam o zaman! Memnun olduğumu söyle."

"Ben de memnun oldum." Dedi Rachelle, boş world dosyasında gözlerini gezdirerek.

"Kapıyorum o hâlde ben... tekrar üzgünüm."

"Üzülmelik bir şey yok, ben eğlendim."
İç çekmişti.
"O hâlde kendine iyi bak."

"Evet...sen de."

Rachelle, telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes alarak başını laptoptan kaldırıp karşısındaki kardeşine baktı.
Oyun oynarken gülümsüyor olması ister istemez onu da gülümsetmişti.

Tekrar laptobuna döndüğünde ellerini birbirine kenetleyip gerindi.
"Pekâla...yazalım bakalım."

Bakın fotoda kimler var aggaaggaga

Dean'i de bi sonraki bölüm koyacağım;) bu bölüm Levi yoktu bu beni uzdu keozkwkzk

Try Again.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin