38•

504 51 121
                                    

"Ee, gelişme var mı?" Diye sordu Erwin, sonunda kendi psikiyatri kliniğini açmıştı.
Sakin renklerle donatılan odanın ağırlığı yeşildi.

"Ne demezsin..." gözlerini devirdi Levi." Nerede hata yaptığımı anlamaya çalışıyorum."

"Bırakıp giderek."

"Ben onu özgürlüğüne kavuşturdum!"

"Evet, ancak o sana bunu birlikte halletmek istediğini söylemişti fakat sen burnunun dikini çok seviyor olmalısın ki hep oraya gidiyorsun."

"Ne biçim bir psikiyatristsin sen?" Diye homurdandı Levi.

"İş başka, arkadaşlık başka."

Levi, gözlerini kısarak ona baktı.
"Peki bir psikiyatrist olarak seninle konuşmak isteseydim?"

"Arkadaş hâlimi tercih ederdin. Bizler neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlatmayız. Bizim görevimiz senin kendini daha iyi hissetmeni sağlamak."

"Yani boş beleş insansınız."

Erwin, gözlerini devirdi.
"Yani birilerini yargılamak bizim mesleğimizde yoktur, aptal."

"Bana aptal dedin."

"Şuan Bay Smith değilim, Erwin'in çünkü!"

"Şuna bak, hemen sinirlendin! Ne biçim psikiyatristsin sen?"

"Güvenliği arıyorum cidden..."

"Tamam tamam dur." Dedi Levi, homurdanarak." Moralim bozuk zaten, iki takılalım diyorum hemen mızıkçılık yapıyorsun."

"Bu yanlış." Dedi Erwin, Levi'ya ciddice bakarak.

"Ne?"

"Bu yaptığın."

"Bana ya çal ya sal diyen sendin."

"Evet dedim, ancak çalabilmen için Rachelle'in de gönlünün olması gerekiyor. Aksi takdir de buna taciz denilir."

"Bana moral vermiyorsun!"

"Seni yanlışından döndürmeye çalışıyorum ve farkında değilsin."

"Sence beni sevmiyor mu artık?"

"Hıım..." Erwin, yanağını eline yaslayarak Levi'ya baktı." Üstüne bastın gibi geldi bana."

"Ciddi misin?"

"Evet..." sıkıntıyla iç çekti." Yani şöyle düşün; kaçırıldığın, silah çekildiğin ve bir gün ansızın terk edildiğin bir geçmişin karakteriyle yaşamaktansa aile yaşantısı iyi olan, mutlu olduğun biriyle yaşamak istemez misin?"

"Vazgeçmek istemiyorum, buraya kadar geldim."

"Ama sadece geldin Levi, devamı sana sadece zarar ve acı verecektir."

Levi, sertçe yutkunmuştu.
"Ama biz de bir aile olabiliriz, bir bebeğimiz var."

"Evet bu sizi birbirinize isteseniz de istemeseniz de bağlıyor, ancak bu kadar." Derin bir nefes alıp verdi.
"Doğrusu o bebek için sizden daha üzgünüm, Stockholm sendromu yaşayan bir anne, çaresizlikten can alan bir babanın gölgesinde doğdu."

"Bunu bilmeyecek bile." Dedi sinirle Levi." Asla bilmeyecek."

"Evet, ben de öyle umuyorum zaten." Dedi Erwin, iç çekerek." Siz çocuklar gerçekten kendiniz büyümeden bir bebek yapmamalıydınız."

"Hesabımda yoktu."

"Bunun için kondom, ertesi günü hapı, spiral gibi şeyler var. Bahane üretme, aptal adam."

"Ne zaman moralimi düzeltmek için sana gelsem, kalan son umudumu da sen parçalıyorsun."

"Sadece pişman olacağın şeyler yapmanı engelliyorum, ancak istersen istediğin gibi olabilirim."

"?"
Kaşlarını kaldırarak Erwin'e baktı.

Erwin, yapmacık bir şekilde tebessüm etti.
"Bence Rachelle sana aşık, seni unutmak içinde kızıl çocuğu kullanıyor."

"Piyuv..."
Derin bir nefes verip homurdandı.
"Çok sinir bozucusun gerçekten."

"Yoluna bak, yoluna." Dedi Erwin, tekrar ciddi bir ifadeye bürünerek.
"Sonunda burnunu boktan çıkardın, oğlunla ilgilen. İyi bir baba ol."

"Zaten..."

"İyi bari, bir konuda anlaşabiliyoruz seninle."

"Of...ben gidiyorum."

"Nereye?"

"Hastaneye. Grisha'ya kahve sözü verdim, şu Eren'in babası var ya?"

"Ha...anladım."

* * *

"Geldiğine sevindim, daha sonra tekrar uğra." Demişti Grisha, Levi'in omzunu sıkarak.

"Bakarız, kendine dikkat et."

Levi, gözlerini Grisha'dan çektiğinde hastane asansörüne binen Rachelle'i görmüştü. Yüzü tedirgin bile olsa, dudağını ısırıp güçlü kalmaya çalışmıştı.

Asansörün kapıları kapandığında, kat sayılarına baktı Levi.

Asansör üçüncü katta durmuştu. Daha sonra oradan birisi binip Levi'ın olduğu katta da inmişti.

Levi, kaşlarını hafifçe çatarak Grisha'ya seslendi, gözlerini asansörden ayırmadı.
"Hey..."

"Hım?"

"3.katta ne var?"

"Kadın doğum."

Levi'ın gözleri irileşmişti.
Hızlıca Grisha'ya döndü.
"Ne?"

"Kadın hastalıkları ve doğum poliklinikleri orada. Neden sordun?"

Levi, kaşlarını hafifçe çatıp başını yavaşça yere indirdi.
"Hiç..."

Grisha ile vedalaştıktan sonra Grisha, hastasıyla ilgilenmek için onu yalnız bıraktı. Levi, orada ne kadar durduğunu bilmiyordu bile. Sanıyordu ki bir 25-30 dakikası geçmişti.

En sonunda asansörün kapısı açıldığında, Rachelle asansörden çıkıp derin bir nefes vermişti.

Onun peşine takılıp hızlıca ilerledi.
Birlikte hastaneden çıktılar.
Levi, onun arkasından hızlıca gelip yanına yetişti.
"Hey."

"Ah!"
Rachelle, ürkmüştü.
Elini göğsüne koyup derince nefes aldı.
"Beni korkuttun."

"Neyin var? Hasta mısın?"

"Anlamadım?"

"Grisha ile çay içmeye gelmiştim, ancak seni gördüm. Bir problemin yoktur umarım?"

"Ah..." dedi Rachelle tebessüm ederek." Bir sorun yok."

"Gerçekten mi?"

"Hı-hım. Dean'e sürpriz yapacağım, onun için geldim."

"Sürpriz için hastaneye gelmek mi?"

Rachelle, gülümsedi.
"Evet, doğrusu çok heyecanlıyım."

"Ne konuda...heyecanlısın?"
"Tanrım...lütfen."

"Bunu sana söylemem uygun olur mu bilmiyorum Levi... belki daha sonra öğrenirsin."

"Rachelle." Dedi kolundan tutarak Levi." Ne konuda heyecanlısın?"

"Hamileyim." Dedi Rachelle, kolunu yavaşça Levi'dan kurtararak." Dean, baba oluyor."

Try Again.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin