"Rachelle!"
Levi, kapıyı açıp hızlıca içeri girdiğinde koltukta oturup kitap okuyan Rachelle, başını kaldırıp ona baktı."N'oldu?" Diye sordu şaşkınca." Bir şey mi oldu?"
Levi, derin bir nefes verip rahatlamıştı.
Kapıyı kapatıp, içeri geçti.
Hızlı hızlı yürüyerek, koltuğun yanına diz çökerek Rachelle'e sarılmıştı.
"Tanrım...gittiğini sandım.""Gitmeyeceğim konusunda bir anlaşma yapmıştık, nereden çıktı şimdi bu?" Diye sordu Rachelle, Levi'ın beline sarılan kolları öylesine güçlüydü ki öleceğini zannetmişti.
Levi, ondan uzaklaşıp yutkundu ve koltuğa yanına oturdu.
"Radyo da dinledim-""Ailemden mi söz ediyorsun? İzledim." Dedi Rachelle, iç çekerek.
"Zoey dışında digerlerini umursamıyorum. Onunla görüşebilseydim güzel olurdu, ancak o bir çocuk bu yüzden ona güvenemem. Sanırım babamın dediği gibi dayanacağım."Levi, derin bir nefes verip arkasına yaslandı.
"Baban bir şeyler biliyor gibi.""Muhtemelen, ilk gördüğümde çok şaşırdım ancak şimdi anlıyorum." Gülerek kitabını sehpaya koydu." Kendisi de genç bir kadının ona aşık olduğu için evleneceğine inanmıyor. 5 sene sonra dank etmesi komik."
"Evet, Trish'in bir şeyler çevirdiğinin farkında." Dedi Levi, çenesini kaşıyarak." Peki bunca zaman neden sustu?"
"Çünkü yine de orada kalıyordum." Dedi iç çekerek Rachelle.
Alnını ovuşturdu.
"İncinmem ya da kırılıp üzülmem umurunda değil, psikolojik şiddete uğramam da. Onun için ölmediğim sürece bir problem yoktu." Diliyle dudağını ıslattı." Yılın babası sayılmaz ama baba işte. Hoş, ölmek istememe sebebi hiç değilse beni önemsediğinden olsaydı. Zoey için, Zoey'i annesiyle bırakmak istemediği için.""Ailen gerçekten berbat." Dedi Levi, gözlerini kısarak." Kendi öz evladını bir hiç olarak gören baba, kızını öldürmek isteyen üvey anne..sanırım dediğin gibi bir tek Zoey elle tutulur."
"Sanırım..."
"Annen yoktu." Dedi Levi, dudağını diliyle ezerek.
"O konuşmadı ya da orada değildi.""Orada değildi." Dedi Rachelle, oflayarak." Sanırım haber ona henüz gitmedi. Bir ân evvel şu on bin doları halletsek iyi olur."
"Yolda giderken Sharmen'ı da iyice uyardım."
"Uyardın mı yoksa..."
"Sadece biraz tehdit etmiş olabilirim...azıcık."
Rachelle, gülerek gözlerini devirdi.
"Günün kötü haberleri bittiğine göre iyi haberlerine geçebiliriz o hâlde?" Demişti Levi, hoş bir tebessümle." Yakınlarda bir okul var, sanırım aşağı kasabanın öğrencileri oraya geliyor. Matematik öğretmenliği için konuştum, işe alındım."
"E bu harika bir haber." Demişti Rachelle, sevinçle.
"Buna çok sevindim!"
"Yani elbette şak diye 10 bin dolar bulacak değiliz ancak biriktirebiliriz ve bunun için bir yerden başlamamız gerekiyor.""Öyle değil mi? Ben de. Doğrusu bir ânda alınmayı beklemiyordum ancak bu sefer cidden şanslıyız galiba."
(Ufak bi spoi: Bit yeniği yok rahat olun.)"Bunu kutlamalıyız, dolapta şarap görmüştüm."
"O zaman akşam içeriz." Dedi Levi, ancak sonra iç çekti.
"Yine de dışarıya çıkmadan sadece bu ev veya çevresinde gezip duramazsın. İnsansın ve seni buraya hapsetmek istemiyorum. Üstelik öğretmen yemekleri falan da olacak, seni evde tek bırakmak içimi rahat ettirmez.""Peki beni ne diye tanıştıracaksın."
"Bunu düşündüm." Dedi Levi, cebinden küçük karton bir kutu çıkararak.
"Yani şuanlık sahtesi, ancak bizi idare eder."Karton kutuyu açıp içerisinden imitasyon tek taşı çıkarmıştı.
"Eşim mi diyeceksin?!"
"Yok, kardeşim diyeceğim Rachelle. Ne diyeceğim? Tabi ki eşim diyeceğim!"
"Voah, seçenek işini baya ciddiye almış gibisin." Demişti elini uzatarak.
Levi, parmağına yüzüğü geçirdi.
"Ben bir numarayım." Elini tutarak ona baktı." Geriye sadece senin dış görünüşün kalıyor. Birkaç ay dayanırsak eğer bundan sonrası daha da rahat olacaktır."Rachelle, telefonunun üzerindeki kendi yansımasına baktı.
"Kâhkül kesebilirim.""Ne?"
"Kâhkül keserim ve lens takabilirim, insan insana benzer sonuçta. Belki saçlarımı da boya-"
"Hayır hayır! Yani kâhkül ve lense tamam ama saçlarını boyamanı istemiyorum."
"Neden?" Diye sordu Rachelle, gözlerini Levi'ın gözlerine dikerek.
"Çünkü yabancı birisiymişsin gibi hissettirecek ve senin kömür siyah saçların da gayet güzeller."
"Tamam, o zaman saçlarımı boyamam." Dedi Rachelle, gülerek.
"Gerçi gözlerimi de seviyorum ama neyse ki lens canım isteyince çıkabilen bir şey.""Şanslı olacağım sanırım."
"Huh? Niye?"
"Çünkü senin en gerçek ve doğal hâlini sadece ben göreceğim."
Rachelle, tebessüm ederek ona yaklaştı ve elini bir yanağına koyarken diğer yanağına öpücük kondurmuştu.
"Bence number one olmuşumdur."
"Daha yolun var."