39•

406 40 85
                                    

Bu bölüm aşırı şok olacaksınız.

"Sence cinsiyeti ne olacaktır?!" Diye sordu Dean heyecanla." Kesinlikle bir kızımız olmalı! Özellikle de sana benzeyen."

"Siparişle gelmiyor hayatım." Dedi Rachelle gülerek." Ama sanırım ben de bir kız çocuğu isterdim, gözlerini senden alırsa bu çok iyi olur."

Dean, gülümseyerek Rachelle'i kucağına almıştı.
"Beni bu kadar mutlu ettiğin için çok teşekkür ederim! Bu hayatımdaki en güzel günlerden biri! Diğeri de benimle evlenmeyi kabul ettiğin gündü."

Rachelle, tebessüm ederek elini Dean'in yanağına koydu.
"Beni şımartmaya devam mı edeceksin?"

"Her zaman edeceğim."

Rachelle, eğilerek Dean'in dudağına bir öpücük kondurdu.
"Asıl ben teşekkür ederim. Her şeye rağmen beni sevdiğin, kabul ettiğin için."

*  *  *

"Ha...ha...ha!"
Levi, kendi kendisine yavaşça gülerken, Erwin ona tuhaf tuhaf bakıyordu.
Daha sonrasında birden kahkaha atmaya başladı. Başını arkasına yaslayarak deli gibi kahkaha atarken, Erwin sıkıntıyla nefesini üfledi.
Oturduğu yerden kalkıp Levi'ın yanına oturdu ve destek olmak istercesine elini sıkıca tuttu.
"Rivaille..."

Levi, kahkahasını birden kesmişti.
Derin bir şekilde nefes alıp verirken göğsü inip kalkmaya başladı.

"Artık yoluna bak."

Başını kaldırıp Rivaille'in gözlerine baktığında, Erwin bir şok dalgası yaşamıştı.
"A-ağlıyor musun?"

"Kes sesini." Dedi Levi, hızlıca gözyaşlarını koluyla silerek." Elbette ağlamıyorum, neden ağlayayım?"
Ayağa kalkmıştı.
"Sevdiğim kadın için milyon doları reddedip başka yerlerde süründüğüm için mi ağlamalıyım? Yoksa bebeğimle birlikte burada bırakıp hiçbir şeyden haberim olmadan yurtdışında yaşadığım için mi? Belki de bebeğime Dean denilen adamın babalık yapması, onunla evlenmesi için? Ya da o adamla... hamile kaldığı için mi ağlamalıyım?" Tekrar gülmeye başlamıştı.
"Neden ağlamalıyım?"
Sesi gülmesine ragmen fısıldarcasına çıkmıştı.

Erwin, ayağa kalkıp arkadaşına sıkıca sarıldı.
"Sen bir insansın, canın yandığında ağlamalısın. Bundan utanma."

Levi, gözlerini kocaman açarak başını Erwin'in göğsüne yaslamıştı. Bir süre sonra ise burnunu çekti ve gözlerini yumarak ağlamaya başladı.

Erwin, burnunu çekerek arkadaşının bitmiş hâlini karşılarındaki ünitenin aynasından izledi.
"Sen kötü birisi değilsin, Levi."

"Berbat biriyim, asla gitmemeliydim..."

"Bunu onun zararına yapmadın, yapılacak en doğru şey buydu senin için."

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum..."
Erwin'den uzaklaşıp burnunu çekti ve gözyaşlarını hızlıca sildi.
"Bok çukuruna düşmüş gibi hissediyorum."

Erwin, elini Levi'in omzuna koyarak destek verircesine sıktı.
"O çukurdan çıkacaksın."

"Demesi kolay.."

"Seni o çukurdan çıkaracağım, söz veriyorum."

"Peki bunu nasıl yapacaksın?" Alayla gülmüştü." Zamanı geriye alarak falan mı?"

"Evet, her şeyi geriye saracağım."

Levi, Erwin'e tuhaf tuhaf bakmaya başladı.
"Neden bahsediyorsun sen?"

"Sadece bana güven, tamam mı?"

"Değişik konuşuyorsun."

"Gizemli konuşma sırası bende diye düşündüm." Dedi Erwin tebessüm ederek.

"Aptal herif..."

"Şimdi biraz uyumaya çalış tamam mı? Eminim uyandığında daha da rahat edeceksiniz."

"Dalga mı geçiyorsun? Uyku hastalığım var."

Erwin, üniteye ilerledi. Çekmecesini açıp uyku hapı çıkardıktan sonra Levi'ya doğru tekrar yürüdü.

Levi'in avcunu açıp içerisine uyku hapını koydu.
"Çok yüksek bir doz değil, ancak seni toparlamaya yeter."

Levi, ona tuhaf tuhaf bakarken, Erwin başını salladı.
"Hadii, laf dinle bir kere."

Levi, yanağının içini ısırıp kanepeye oturdu ve başının altına yastık çekti. Elindeki hapı ağzına attıktan sonra yanında bulunan sehpanın üzerinden su dolu bardağı alıp içti.

Kanepeye uzanıp, gözlerini kapadı.
"Cidden... ne yaptığını anlamıyorum..." diye mırıldandı.

"Sana ikinci bir şans veriyorum."

"İkinci bir şans mı..." sesi uykulu çıkmıştı." İkinci şans derken ne demek istiyorsun?"

"Bu sefer kıymetini bilsen iyi olur, Levi. Çünkü bir kez daha kıçını kurtarmayacağım."

"Ne halt saçm...alı...yor...sun..."
Levi'in sesi kesilmiş, uykuya dalmıştı.
"İyi uykular, Rivaille..."

*  *  *

Gözlerini açtığında, beli tutulduğu için dudaklarından bir inleme çıkmıştı.
"Hay sikeyim..."
Gözlerini kısarak etrafa bakındı.
"Çok işim var..."

Koltuktan kalkıp etrafa bakındı.
"Yatakta uyuduğuma emindim halbuki."

Banyoya doğru ilerledi.
İçeri girdiğinde musluğu açıp avcuna su doldurdu ve yüzüne çırptı.
İçerideki telefonu çalmaya başladığında, musluğu kapattı.
"Hassiktir."

İçeri hızlıca geçip masanın üzerindeki telefonunu aldı ve açtı.
"Ne var?"

"Neredesin sen Tanrı Aşkına?! 1 saattir seni bekliyorum!"

"Yeni kalktım, biraz daha beklemekten ölmezsin."

"Rivaille Ackerman, yarım saat içerisinde burada olsan iyi olur!"

Levi, cevap vermeden telefonu kapatmıştı.

Gerinerek, kendisine geldi.
Odasına doğru ilerledi ve içeriye girdiğinde dolabının önünde durdu.
Kayaklı dolabı açacakken, aynasındaki yapıştırılmış post-it dikkatini çekmişti.
"O görüşmeye gitme.-Erwin."

"Hah?"
Levi, anlamsızca post-it'e baktı.

Post-it'i alıp elinde buruşturdu.
"Sanki böyle bir fırsatı kaçırırım da."

Dolabın kapağını açtıktan sonra tekrar aynı post-it karşısına çıkmıştı.
"Çok pişman olacaksın, bunu yapma."

"Bu adam benimle kafa mı buluyor?"

Diğer post-it'i de alıp elinde buruşturdu ve Erwin'in dedikleriyle ilgilenmeden kıyafetlerini dolaptan alıp giyindi.

Evden çıkıp, arabasına bindiğinde bu sefer gözüne akın eden güneşten rahatsız olarak arabanın güneş siperligini indirdi ve orada da bir post-it buldu.
"Arabama kadar nasıl girdi bu herif?"

Post-it'i oradan aldığında, üzerinde bir kızın vesikalığının olduğunu fark etmişti.
Post-it'in arkasını çevirdiğinde yine bir not vardı.
"Eğer bunu yaparsan çok ağlayacaksın."

Post-it'i tekrar çevirip üzerindeki kıza baktı.
"Seni tanıyor gibiyim..."
Altındaki yazıyı okumuştu.
Rachelle Tia Hemsley.

Telefonu tekrar çaldığında, fotoğraftan gözünü zorlukla çekti ve telefonu açtı.
"Söyle."

"Neredesin Rivaille?!"

"Geliyorum..." post-it'i bir kenara koydu." Yoldayım Trish."

Belki saçma oldu arkadaslar ama diğer türlü Levi ve Rachelle iliskisi asla terse donmezdi 

Try Again.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin