28•

483 50 78
                                    

Önünde durduğu hastaneye uzun uzun baktı. Birazdan adım atıp içeri girerek, içindeki hayata son verecekti.
En azından aldığı karar buydu.

Titremeye başladığında, ellerini dizlerine koyup sıkıca sıktı.
"Hadi, bunu yapabilirsin Tia... biraz kendine inancın olsun."
Derin bir nefes alıp verdi ve arabasından indi.

Arabasının kapısına elini koyup, sanki hastaneye değil de cezaevine giriyormuş gibi korkuyla bakmaya devam etti.
Gözlerini kapatıp derin bir nefes daha çekti içine. Gözlerini açtığında, arabanın kapısını kapatmaya hazırlandı.

"Anne! Ah!"

Hemen birkaç adım ötesinde, annesine koşan küçük bir kızın yere yapıştığını görmüştü. Arabasının kapısını hızlıca kapatıp, oraya doğru ilerledi.

Küçük kızı yerden kaldırıp, çıplak dizlerine baktı.
"İyi misin? Bir şeyin yok ya?" Dedi, Kızı inceleyerek.
Herhangi bir şeyi yok gibiydi.

"Ben iyiyim, teşekkürler..." dedi kız dolu gözlerini Rachelle'e dikerek.
"Annemi bulamıyorum, abla. Bana yardım eder misin?"

"Tabi, en son nerede gördün onu?"

"Canım!"

Kız çocuğu, başını çevirip annesine baktı ve ağlayarak ona doğru koşup sarıldı.
"Anne!"

"Oh, neredeydin? Bir anlığına seni kaybettim, ne kadar korktuğumu biliyor musun?"

"Özür dilerim, ben kedileri sevmeye gitmiştim."

"Tamam, bir sorun yok. Geçti balım."

Kız çocuğu, Rachelle'e bakıp elini salladı.
"Annemi buldum, sağ ol abla."

"Ne yaptım sanki..."
"Buna sevindim, kendine dikkat et." Diyerek elini salladı.
Kadın, başını eğerek onu selamladıktan sonra arkasını dönüp kızıyla ilerledi. Biraz daha ileride babası olduğunu düşündüğü birisi daha aileye eklenmişti.

İç çekerek tekrar hastane kapısına baktı.
Kaşlarını çatarak, arabasına doğru geri ilerledi ve kapısını açarak sürücü koltuğuna oturdu ve kapattı.

Arabasını çalıştırıp, hastaneden uzaklaştı.
"Pekâla, sorumluluk alalım bakalım..." diye mırıldandı.
"Umarım bunları hatırlamazsın yoksa bana çok kızacağından eminim."

* * *

İşyerine geldiğinde, arabasını park edip indi. İçeri girip etrafta Dean'i aradı.

Dean, elindeki dokümanlarla etrafındaki insanlara işleri konusunda görevlerini verirken, gözü Rachelle'e çarptı.
Tekrar çevresindeki insanlara döndü ve son cümlelerini söyleyerek elindeki dökümanlarını asistanına verdi.

Rachelle'e doğru ilerledi.

"Odaya geçelim mi?" Diye sordu Rachelle.

"Olur." Diye yanıtladı Dean, arkasına baktı." Gerry, bize iki çay yollar mısın?"

"Elbette patron!"

Rachelle, tebessüm ederek önden ilerledi ve Dean'in odasına girdi. Peşinden Dean'da içeri girince kapıyı kapatmış, zebra perdeyi indirmişti.

"Otursana." Dedi Dean, Rachelle'e sandalyesini göstererek.

Rachelle, sandalyeye oturduğunda karşısına da Dean oturmuştu.
"Çok solgun gözüküyorsun, iyi dinlenmedin mi? Yoksa hasta mısın?" Diye sordu, yüzünü inceleyerek.

"Ben iyiyim, buraya seninle bir şey konuşmak için geldim."

"Tabi ki konuşalım, konu nedir?"

Kapı tıklatıldığında, Dean gelmesini söyledi. Ortalarındaki masaya birer tane çay bırakıldı ve odadan çıktı.
"Seni dinliyorum."

"Yani aslında bunu nasıl söyleyebilirim, pek bilmiyorum. Ayrıca bunu senden istemekte bana fazla bencilce geliyor, ancak bu konuda sadece sana güvenebilirim."

Dean, onun elini tutup ciddiyet ve samimiyetle sıktı.
"İçine dert olan nedir?"

"Dean..." diye mırıldandı Rachelle, sıkıntıyla yutkunarak odada gözlerini gezdirdi ve derin bir nefes aldı.
"Lütfen beni yargılama."

"Bu zamana kadar seni asla yargılamadım, bundan sonra da yargılamayacağım. Seni sakinlikle ve içtenlikle dinleyeceğime söz veriyorum, yani rahatla lütfen."

"Kızsan bile mi?"

"Yani...dikkat edeceğim, çok mu kötü bir şey?"

"Sanırım..."

Dean, tereddütsüz bir şekilde başını salladı.
"Bir tahminim var nedense, hadi bakalım..."

"Ben, biliyorsun ya onunla aynı evde kalıyordum ve hani iki insan aynı evde birbirlerinden etkilenince bir şeyler olur işte..."

"Rachelle..." dedi, onu yargılamaktan çok dağılmış gibiydi turkuaza yakın gözleri.
"Siz..." lafını yutmuştu.

"Hamileyim." Dedi Rachelle, kendisinden utanarak başını eğerek.
"Kontrole bile gidemedim korkudan, doğrusu kürtaj için hastaneye gittim fakat-"

"Dur orada," dedi Dean, kafası çok karışmıştı." Her şeyi anlayabilirim fakat kürtaj... sen bunu düşünecek birisi değilsin bile!"

"Sadece çok korkuyorum, nasıl bir aile vereceğim ona? Baba eksikliği yaşayarak büyümesini istemiyorum, bunun nasıl bir his olduğunu biliyorum ve bunu ona yaşatamam-"

"Baba eksikliği yaşamayacak, Rachelle." Dedi ciddi bir sesle Dean." Bunu sen de biliyorsun."

"Buraya teklifin hâla geçerli mi onu sormak için geldim..." dedi gözlerini kaçırarak Rachelle.

"Her zaman." Dedi, Rachelle'in tuttuğu eli hafifçe sıkarak." Ben seni seviyorum ve sana ait birini de sevebilirim."

"Onu babasız bırakmak istemiyorum, gerçekten bunun için özür dilerim." Dedi ağlayarak, Dean yerinden kalkıp onun gözlerini sildi.

"Nasıl bir durumda olduğunu ve bununla iyi olmadığını ben zaten görebiliyorum. Lütfen...ağlama."

"O zaman şey..."
Gözlerini Dean'in gözlerine dikti.
"Şey..."

"Baba eksikliği hissettirmeyeceğime söz veriyorum, kendi çocuğun gibi bakacağım. Yemin ederim."

"Teşekkür ederim..."

Dean, ondan uzaklaşarak masasının çekmecesine ilerledi ve çekmeceyi açarak içinden kırmızı kadife kutuyu çıkardı.

Çekmeceyi kapatıp, tekrar Rachelle'in yanına eğildi ve diz çökerek kutuyu açtı.
"Rachelle Tia Hemsley, ben Dean Evergardeen senden gelinim olmanı ve hayatımız boyunca ayrılmamayı teklif ediyorum. Sen ölene kadar değil, ben ölene kadar birlikte olalım. Benimle evlenir misin?"

Rachelle, kutudaki yüzüğe daha sonra da Dean'e baktı.
Başını hafifçe sallayıp tebessüm etti.
"Evet."

Of şimdiden harika bir anne olacağına inandım ben, yerim seni.
Bu arada Dean'in ne kötülüğünü gördünüz de sövüp duruyorsunuz ya kimse kolay kolay başkasının çocuğunu kendi çocuğu gibi sahiplenmez Allah aşkına sövmeyin çocuğuma ahdhssjjsjssjjdjeis

Try Again.||Ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin