İP_60 | İNSANIN KENDİ YIKIMI

109K 4.4K 4.7K
                                    


Sonunda yeni bölümle merhaba ❄

Bol yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın. ♥

Edim Demiray için ejderha, 🐉

Lavin Kutup İçin Kar tanesi, ❄

60. BÖLÜM | İNSANIN KENDİ YIKIMI

    İnsan neden kendi yıkımına koşar, neden böyle bir çekiciliği var tahribin?

  Ve acı karanlığın topraklarında yeşerdi.

  İçimde bir şehir tabelası saplanmıştı, üzerinde kalabalık nüfuslu düşüncelerin miktarı vardı. 

Yaşam verdiği kadarını sonra alır, tercih yaptırıp bir sonuçla bedel ödetebilirdi. O bedel Edim Demiray'ın tenine kazınan yaralardı.

Edim o sözlerden sonra elini daha fazla tenimde tutamıyormuş gibi yatağa indirip tekrar gözlerini kapatıp uykuya dalmıştı. Onu hiç böyle tenini kavuran güçsüzlüğe teslim olurken görmemiştim, bu hâli çok garip geliyordu. Gerçi Edim bir keresinde bana asla ateşlenip hasta olamadığını söylemişti, bu durumda Edim'in ilk ateşli hastalığı oluyordu bu ve bunu ona yapan içtiği zehirdi. Elimin tersini yavaş yavaş yanağında gezdirip ateşini kontrol ettim; tenine yayılan ateş yükselmemişti ama inmemişti de. Ateşi hâlâ aynı sınırda duruyordu; yüksekte. 

   Ateş onun tenindeydi ama dokundukça benim içimi yakıyordu.

   En başından beri onun benim yıkımım olacağını biliyordum, ona dokunurken yıkımıma dokunuyordum ben. 

Yeraltında olduğumuz için havanın dışarda ne durumda olduğundan haberim yoktu, fakat buraya gelirken yağan yoğun karlı hava şiddetini devam ettiriyor olmalıydı. Üzerimdeki elbisenin kumaşı kalın ve dar kesimdi, rahatsızlık vermeye başlamıştı. Edim'in yaralı elini ağırca yanına bıraktım ve üzerimi çıkarmak için sakince yanından kalkıp Edim'in giysilerinden üzerime geçirmek için köşedeki gardıroba ilerledim. 

Sırtımın ortasında omurga gibi uzanan fermuarı uğraşıp zorlanarak açtım, ön yakasından elbiseyi çekecekken bir an safir mavisi bakışlarım Edim'in yüzünü buldu. Gözleri kapalıydı ama… O en ufak sesi duyabilen duyuları o an harekete geçecekmiş gibiydi. Sanki birazdan içinde haylaz pırıltıların kristal gibi oynaştığı simsiyah kara gözleri açılacak, hiçbir şeyi yokmuş gibi sağlıklı bir şekilde bana bakacak ve ardından alaycı yorumlar yapacakmış gibi hissediyordum ama bu kez öyle değildi işte. 

    Çok hastaydı, değil ufak, büyük sesleri bile yakalayacak durumda değildi.  

Gözlerim istemsizce dolarken elbisenin ön yakasını çekiştirip aşağıya doğru önce gövdemden sonra bacaklarımdan kaydırıp siyah sütyen ve kilotla kaldım. Ayaklarıma serilen elbiseyi alıp gardıroptan çıkardığım boş askıya omuzlarını yerleştirip astım ve burası soğuk olduğu için bir eşofman üstü, bir de uzun kollu bir tişört bulup üzerime geçirdim. Altında kalan saçlarımı çıkarıp sırtıma dökülmelerini sağlarken, Edim'in yanına dönüp yatağın kenarına oturdum. 

   Avucumu alnına bastırdım, yanıyordu. 

Yastıkla bitişen ensesinin etrafına bir göz attım, sonra parmaklarımı dokundurdum o kısma. Kaşlarımı çattım. Bu çok tuhaf ateşi olmasına rağmen biraz bile ter yoktu; teni kupkuruydu. Benim tıbbi bir bilgim yoktu ama bunun çok garip olduğunun farkında olmak için tıbbi bilgiye de lüzum yoktu. Edim'in elimden alarak komodinin üzerine fırlattığı bezi alıp tekrar soğuk suya batırıp çıkardım, bezin üzerine toplanan su bana çok büyük gelen gürültü eşliğinde akarken iyice sıktım.   

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin