Bölüm Şarkısı : James Blunt ¤ Goodby My Lover35. BÖLÜM | DİLEMMA
Edim, küçük antika dükkânında geçirdiği saatlerden sonra, akşam olduğunda otele döndü. Odasına gitmeden önce, Khen'in kalacağı odaya girmesi gerekiyordu. Selim'e rast gelmem umarım diye düşünürken, karşıdan gelen Sezer'e rastladı.
Sezer, kendisini azarlayan otel müşterisinin yanından, homurdanarak geliyordu, Edim kendisini fark etmeden geçip gideceğini anlayınca, ensesine vurdu.
Sezer, ensesini tutup, ona döndü. "Niye vurdun ki şimdi?" diye sordu.
"O kadar kalın ve boş ki, insanda vurma dürtüsü uyandırıyor," dedi sırıtarak. "Her neyse." Elini, Sezer'e uzatıp parmaklarını ver anlamında hareket ettirirken ekledi. "Ana kartı ver."
Sinirli ve kesin bir sesle, "Ana kartı sana veremem," dedi Sezer. Tombul yuvarlak yüzüne iliştirilmiş gibi duran küçük ağzı ileri doğru büzülüyor, kelimeler de yuvarlanır gibi çıkıyordu dudaklarından. "İlk altı ayı doldurmadan, ana kartın yeni çalışanlara verilmesi yasak." Edim, gözlerinin içine öyle bir baktı ki, titrek bir sesle ekledi. "O-otel kuralları. Benimle ilgili değil yoksa."
Edim, başını yana çevirirken tıslarcasına güldü. Sonra hızla başını Sezer'e çevirdi. "Yani demeye çalıştığın şey... sen o kartı vermeyecek misin?" diye sordu kaşlarını kaldırarak. Sezer yutkundu. "Sence kartı senden alamayacak biri miyim? Ya da otel kuralları beni durdurur mu?"
"Beni zor-"
Edim, sözünü kesti. "Ya o kartı bana usul usul ver ya da ben seni hastanelik edip kendim alayım."
Sezer, büyükçe yutkundu. Edim'i ayaklarından başlayarak başına kadar gözlerinde gizli bir metre varmış da onunla ölçüyormuş gibi baktı. Boyu uzundu, kendisiyse ancak göğsüne kadar geliyordu. Sabah kol, göğüs ve gövde kaslarını da görmüştü. Kesinlikle bunu yapardı. "Ş-şey tamam, o zaman," diye konuştu titrek bir sesle. "Ben kendim vereyim sana." Kartı sol ceket cebinden çıkarıp Edim'e verdi. "Lütfen işin bittikten hemen sonra verir misin? Yarım saat sonra teslim etmem gerekiyor da..." Edim, yine ters bakınca, hızlıca ekledi. "Otel kuralları. Yoksa benimle ilgili değil."
Edim, "Anladık," dedi başıyla ileriyi işaret ederek. "Şimdi ikile."
Dudaklarını büzdü. "Tamam, ben odaya gideyim bari."
Asansörle sekizinci kata çıkıp, Khen'in kalacağı odaya girdi. Turgay'ın verdiği dinleme cihazını telefona yerleştirdi. İşi bitince odaya bakınıp, "Şerefsiz Khen, deniz manzaralı, ferah odada kalsın," diye hayıflandı. "Ben, itin biriyle kutu gibi odada kalayım."
Odadan çıkınca, sağ tarafa döndü ve bir kızla çarpıştı. "Ulan," diye başladığı cümleyi kesen kızın hıçkırığı oldu. Ardından ne olduğunu anlamadan tam yere yığılacakken, son anda tuttuğu kadının bayılması oldu. Harika, nereye götürecekti şimdi? Mecburen asansörle alt kata inip, kaldığı odaya doğru ilerledi.
Kapının önüne gelince ayağıyla vurdu. Sezer, kapıyı açtı. Şaşkınlıkla, "O kim?" diye sordu?
"Bilmiyorum," diye cevap verdi, kızı kendi yatağına bırakırken. "Koridorda çarpıştık, sonra kollarıma yığıldı kaldı."
Sezer, öne doğru eğilerek dikkatle kıza baktı, "Öldü mü?" diye sordu. Sesinde korku vardı.
"Oğlum sen gerizekalı mısın?" diye sordu. Soruda ciddi olduğunu anlayınca pes etmiş şekilde, başını iki yana salladı. "Bayılmış işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)
General Fiction♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuşturucuya mahkûm olan bir kız... Lavin Kutup. İkisi bir araya gelince, öfkeleri cehennem olacak. Tenl...