3|Acının Kirli İzleri

39.7K 2K 375
                                    

Merhabalaar bölüme geçmeden önce yıldızı parlatmayı ve bool bool kitabın sıralamalarda yükseltmesi için yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar 🌼

***

Bir Hafta Sonra ;

Hayatımın küflenmiş vakti hızla geçerken; yalnızlığın esareti pençelerini ruhuma geçiriyordu. Yaşamaya çalışıyordum. Diğer insan çoğunluğunun aksine, tutunacak bir dalım yoktu. Bilakis, ben tutunacak bir yer aradıkça tırnak diplerim kanıyor; katran kusuyordum.

Baygın olan gözlerime tıkış tıkış olan kafede gözlerimi gezdirdim. Sabahtan beri gelip gideni o kadar çok olmuştuki merdivenleri inip çıkmaktan canım çıkmıştı.

"Şura şunları beş numaraya götür yavrum." Fidan ablanın uzattığı tepsiyle oturduğum yerden kalktım ve tepsiyi elime alarak mutfaktan çıktım.

Dikkatli adımlarla üst kata çıkıp artık yerini ezberlediğim masaların arasından geçip beş numaraya ulaştım.

Bugün Minel gelmemişti ve neredeyse tüm işler bana kalmıştı. Kerem arada sırada yardım ediyordu fakat onunda kendine göre işleri vardı.

"Afiyet olsun efendim." Tepsidekileri müşterilerin önüne bırakıp teşekkürlerini aldıktan sonra yanlarından ayrılarak yeniden mutfağa geçtim.

Yaptığım iş sandığımdan çok çok daha zordu. Fazlasıyla yoruluyordum,fakat çalışmakta zorundaydım. Eğer çalışmayıp gayret göstermezsem, çakılırdım. En dibe batardım,zaten dipteyken pes edip iyice yok olamazdım. Bunu kendime yapmazdım.

Bu kendime yaptığım en büyük saygısızlık olurdu. Benden nefret eden keşke düşşe, keşke çakılsa yok olsa diyen insanların ekmeğine yağ süremezdim.

Bunu yapmazdım.

"Şura şunları da dokuz numaraya götürür müsün lütfen?" Önüme bir tepsi daha bırakılırken Fidan ablayı yine yeniden onayladım ve tepsiyi alarak dokuz numaraya yöneldim.

"Afiyet olsun-" Tepsideki bardakları masaya bırakırken masa başında oturan kadının memnuniyetsiz ifadesi ile dudaklarımı birbine bastırdım.

"Bu çayın içine limon ekler misin tatlım." Kadın büyük beyaz fincanı önünden ittiğinde anlayışla başımı salladım.

"Tâbii." Fincanı alarak tepsiye yerleştirdim ve mutfağa yöneldim.

Tepsiyi bırakıp dolaptan limon alarak kestim ve fincanın içine bıraktım. Tepsiyi yeniden kucakladığımda derin bir nefes verip düzensizleşen nefesimi kontrol altında tutmaya çalıştım.

Eğer astım krizine girersem hiç iyi olmazdı.

Fincanı yeniden kadının önüne bırakırken yeniden yüzünü büzüştürmesi ile kendimi yeni memnuniyetsiz cümlesine hazırladım.

Öyle de oldu. Yeni bir kulp buldu önüne indirdiğim fincana.

"Neden limonu içine atıyorsun? Ben limonun suyunu damlatıyorum çaya içine limon atmıyorum!" Kadın hafif sesini yükselirken başımı eğerek özür diledim ve yeniden önündeki fincana yöneldim. O sırada birkaç bakış bize dönerken elime vuran el ile nefesimi tuttum.

"Sen yeni misin burada aylardır buraya gidip geliyorum senin gibi beceriksizi ilk defa gördüm." Kadının küçümseyici sesini göz ardı ederek arkamı döndüm ve geldiğim yeri geri dönerek personel odasına girdim.

KÖYLÜ GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin