Selaamlar fındıklı lokumlarım,
umarım iyisinizdir,
umarım hoşunuza giden bir bölüm olur
görüşlerinizi bekliyoruz,
iyi okumalar <3
*
***
Sevince dünyası değişirdi insanın. Duyguları, hissiyatları daha da bir anlamış olurdu. Önceden önünden geçtiği fark etmediği ağacı fark eder, çiçekleri selamlamak, kuşların ötüşlerine eşlik etmek isterdi.
Çocuksu bir sevinç misali mutluluk sarardı dört bir yanını. Sevmek bir bakıma da değişmek demekti,çünkü sevdiğinin sevdiği şeyleri sevmeye başlıyordun, onun mutlu olduğu şeylerin seninde mutlu ettiğini, onun mutluluğu ile mutlu olmayı yaşadığını o an anlıyordun, sevgi bir bakıma da iki kişi olmaktı ; onu anlıyordun.
Bir bedende taşınan bir kalp değil de, iki kalbin attığını anlıyordu insan...
Pars'ı bol öpücüklerle yolcu ettikten sonra Pamir'de işi sebebiyle bir kahve içip evden çıkmıştı.
Yine evde Eylül ile kalırken Eylül meraklı küçük bir çocuk gibi karşımda kıvranıp duruyordu.
"Yani, siz şimdi evleniyor musunuz evlenmiyor musunuz?" Diye yeniledi daha iki dakika önce sorduğu soruyu. Ben, 'hayır' dedikçe başa sarıyorduk.
"Hayır Eylül'cüğüm abinden henüz teklif gelmedi kaçıncı defa diyeceğim, sesimi kaydedeyim de sen başa sarıp sarıp dinle olur mu?" Dedim artık bıkmışlıkla.
"Ay ama niye ya, o kadar evre atladınız. Amma doğru diyorsun sende,abim böyle giderse siz on yıl sonra falan evlenirsiniz.." Eylül omzuma vurduğunda gülümsedim.
"Böyle olmaz vallahi abimin tuzlu kahveni içmesi gerekiyor." Dedi düşünür bir ifadeyle.
"Bence sen fazla düşünüyorsun. Kafanı bizim için yoracağına kendine mi yorsan acaba? Yok mu sende birileri?" Diye değiştirdim hemen konuyu.
"Ay yok ya kim ne yapsın beni." Tek düze,morelsiz bir şekilde konuştuğunda gözlerimi kıstım.
"Niye öyle diyorsun? Gençsin, güzelsin olmadı mı hiç birileri."
"Oldu ama sonrasını getiremedik işte. Ondan sonrasıda olmadı. Hem ben iyiyim böyle, karışanım yok sürekli bir yerlere çağıranım yok. Kendi kendime takılıyorum işte." Dediğinde iç çektim. Onunda kötü biten bir hikayesi vardı anladığım kadarıyla. Ve bunun izlerini hâlâ taşıyor gibiydi.
Gözleri hâlâ kırık bakıyordu.
Ona doğru uzandım ve dizini dostane bir şekilde sıvazladım.
"Eğer anlatmak istersen dinlerim, hep sen bana yardımcı oldun, dinledin. Benim derdimi kendi derdin yaptın, istersen anlatabilirsin." Dedim içtenlikle. O hep benim yanımdaydı,sıra bendeydi.
Derin bir iç çektiğini hissettim.
"Belki sonra anlatırım şimdi neşemizi hiç bozmayalım. Hadi kalk mutfağa gidelim ve bir şeyler yapalım. Otur otur sıkıldım vallahi." Ellerini birbirine vurarak oturduğu yerden kalktığında üstelemek istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖYLÜ GÜZELİ
ChickLit"Küçüğüm..." Dedi parmaklarını yanağımda gezdirirken. Sesindeki şefkat öyle yoğundu ki bir an eridiğimi hissettim. "Seni hep koruyacağım, ruhunda yeni yaralar açılmasına izin vermeyeceğim." Harelerimi kaldırıp buruk bir tebessümle yüzüne baktım. "Se...