***
***
Elimdeki salata tabağını masaya bırakırken ellerimi belime yerleştirdim.
"Şura,Şura!" Eylül mutfaktan bağırırken,"Efendim." Diyerek mutfağa doğru yürüdüm.
"Abim hâlâ inmedi değil mi aşağıya,ne yapıyor o kadar saattir yukarıda bilmiyorım sen gidip bakar mısın? Ben çorbayı karıştırıyorum." Ocak başında olan Eylül'e bakıp dudaklarımı 'bilmeyerek' öne doğru büzdüm.
"Bilmiyorum işi vardır belki,iner elbet."
"Olsun sen yinede bir bak, sonra yemek yeriz yaptığın dolma iştahımı kabarttı.." Yanaklarımı şişirdim.
"Ben çıkmasam olmaz mı?" Diye sorduğumda Eylül güldü.
"Ay git bak canım ne olacak hem korkma abim yemez seni." Gözlerimi kaçırırken yanaklarımın yandığını hissettim.
"Şey tamam o zaman ben bir gidip bakayım." Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim ve yavaş adımlarla yukarıya çıktım.
Pamir Bey'in odasının önünde durduğumda kapısına öylece birkaç saniye baktım. Sonra derin bir nefes alıp kapıyı çaldım
Ses gelmeyince sabır çekip bir kez daha kapıyı çaldım.
"Hem odada hemde ses vermiyor uyuz herif." Sinirle söylenip arkamı döndüm. Tamda o sırada odanın kapısı açıldı.
"Şura?" Pamir Bey'in sesini işitirken yavaşça arkamı döndüm. Üstü çıplak Pamir Bey'i görünce ellerimi gözüme kapadım. Sonra idrak ettiğim şeyle gözlerimi açıp,"Hi-ii!" Dedim hayretle.
"Sizin göğsünüze oldu?"
"Sessiz ol." Bileğimi saran el beni odaya çekerken gözlerim bu sefer aynanın önünde olan sargı bezlerine kaydı.
"Siz yaralandınız mı?" Gözlerim bir göğüsünün biraz altındaki sargıda birde odanın içinde dolanıyordu.
"Ufak bir kaza,sen bundan kimseye söz etme." Dudaklarımı ısladım.
"Nasıl yaralandınız siz? Gittiğiniz yerde mi oldu? Hem ne yarası bu tam gövdenizin ortasında." Pamir Bey sorumu es geçerek yatağın üstündeki tişörtü alıp üstüne geçirdi.
"Basit bir kurşun yarası." Ellerini saçları arasında gezdirip tam karşımda durdu.
"Ne! Ne kurşunu be?" Diye bağırdım.
"Bağırmasana kadın,sen bana bir ağrı kesici getir. Kimseyede bir şey deme. Şimdi senden başkasına güvenemem, Eylül'e söylesem ortalığı ayağa kaldırır." Yanaklarımı şişirdim.
"Eğer bana ne olduğunu anlatırsanız sırrınızı kimseye söylemem." Dedim ciddiyetle.
"Tamam Şura anlatacağım. Şimdi sen bana ağrı kesici getir sızlıyor bu meret." Başımı salladım.
"Ama önce yemek yemeniz lazım aç karınla olmaz." Dedim.
"Ben yemeyeceğim sen ilacı getir. " Gözlerimi devirdim ve,"Çok inatçısınız." Diye söylendiğimde dudaklarında çarpık bir gülüş belirdi.
"Üzüm üzüme baka baka kararıyor..."
kesit sonu ~~
Kitabın okunma sayısı iyi olduğu halde yorumlar çok düşük ve bu beni aşırı üzüyor
en emek verdiğim kitap şuan bu ve emeğimin karşılığını almak istiyorum
bu kesite yorum sınırı koyuyorum ve bu konuda ilgili olmanızı istiyorum
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖYLÜ GÜZELİ
ChickLit"Küçüğüm..." Dedi parmaklarını yanağımda gezdirirken. Sesindeki şefkat öyle yoğundu ki bir an eridiğimi hissettim. "Seni hep koruyacağım, ruhunda yeni yaralar açılmasına izin vermeyeceğim." Harelerimi kaldırıp buruk bir tebessümle yüzüne baktım. "Se...