Merhabalaar efeniimm,
lütfenn yıldızı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayınız
keyifli okumalar 🌪
***
Bazen olaylar gerçekleşmeden önce yavaş yavaş hissettirmeye başlar. Bazı dokunuşlar olur biz farkında olmadan... Sonradan kendini belli eder en kötü anında yakalar ve sanki dünyadaki her şey tepe taklak olmuş gibi hissedersin o an o kadar yalnız kalırsın ki savrulursun artık için içine sığmıyordur çıkmak için her yolu denemeye başlamaktan başka çaren kalmamıştır.
Yarım kalmış her şey içinde kalırdı insanın, birgün tamamlaması için rafta beklemeye terk edilir, cesareti olan insanlar bir adım atarlar sonunu düşünmeden başarısız olacağını bilseler bile onların içlerindeki sadece bir cesaretten ibaret değildir artık.
Cesareti olmayan insanlar ise içindeki korkuyla yaklaşır sonunu düşünür, kendine öyle ağır şeyler yaşatır ki dönüp bakmaya korkarlar.
Her zaman kendi yarım hissederler kafalarındaki kurdukları şey onları yavaş yavaş yok etmeye başlar, içlerindeki ateş büyür ve büyür zamanla kendini ruhunu bile terk etmeye başlar her zaman bir dayanak aramaya çalışırlar bunda o kadar başarılı olamazlar...
Eylül, yatakta hâlâ hareketsizce yatan kadına bakarken Pamir öylece oturmuş, başını duvara doğru yaslamıştı.
Üç saattir buradaydılar ve Şura hiçbir şekilde gözlerini açmamıştı. Hastaneye geldiklerinde doktor küçük bir kriz geçirdiğini söylemişti. O kadar yaşanan şeyden sonra abi kardeş şaşırmamıştı. Şura iyi bile dayanmıştı.
"Sen git artık Eylül,Pars yalnız kalmasın." Pamir kardeşine karşın konuşurken Eylül başını anlayışla salladı ve çantasını koluna taktı.
"Ben çocuklardan biriyle sizin için kıyafet göndereceğim, bu gece burda gibisiniz." Aklı burada kalacaktı lakin yeğeninin yanına gidip onu yalnız bırakmamalıydı. Mine'ler ile fazla duramazdı Pars.
"Tamam Eylül,sağol." Eylül hastaneden çıktığında Pamir telefonuna uzanarak Hakan'ı aradı. O piç kurusu,insanlıktan nasibini almamış herifin yakasını bırakacak değildi. Kafaya koymuştu halledecekti. Zorla veya güzellikle.
***
Bedenimin ağrıdığını,beynimin içinde bir şeylerin tepiştiğini hissediyordum birde gâripten sesler duyuyordum.
Kirpiklerim sanki gözlerimin üstüne çörekleniyor gözlerimi açmama izin vermiyordu. Omzumda bir dürtükleme hissederken yüzümü buruşturdum.
"Şura, aç hadi gözlerini." Allah'ım duyduğum ses gerçek miydi yoksa rüyada mıydım?
"Şura." Pamir Bey'in sesini işitirken gözlerimi araladım. Bulanık görüş açım ile parmaklarımı gözlerime atıp deli ofalamak istesemde bu isteği gerçekleştiremedim.
Bakışlarım her saniyede biraz daha net bir hâl alırken başımda dikilen adam ile göz göze geldik.
"Pamir Bey." Sesim boğuk çıkarken dudaklarımı ıslattım. Neden başımda dikiliyordu ve büyük bir ciddiyet ile yüzüme bakıyordu.
"Sonunda uyandın küçük hanım,su içmek ister misin?" Yutkunurken zorlandığımın farkına varırken usulca başımı salladım.
Pamir Bey köşedeki şişeyi açarak elini başım altında geçirerek önce doğrulmama yardım etti. Şişeyi dudaklarıma dayadığında sudan koca bir yudum aldım. İçimi büyük bir ferahlık sararken ensemdeki sıcak parmakları hissetmemeye çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖYLÜ GÜZELİ
ChickLit"Küçüğüm..." Dedi parmaklarını yanağımda gezdirirken. Sesindeki şefkat öyle yoğundu ki bir an eridiğimi hissettim. "Seni hep koruyacağım, ruhunda yeni yaralar açılmasına izin vermeyeceğim." Harelerimi kaldırıp buruk bir tebessümle yüzüne baktım. "Se...