Hemen bir taksi çevirdim ve Tolga avukatın bürosunun adresini verdim.
Taksi on beş dakikada istediğim yerde durdu, ücretini ödeyip binadan içeri girdim.Tolga Bey'in katına çıkıp içeri girdim. Sekreteri oturuyordu.
"Tolga bey ile görüşmem gerek acil." dedim.
"Tolga Bey'in işi var biraz." dedi sekreter. Elimi saçımdan geçirdim.
"Şimdi mi ya, ne acil işi olabilir ki?" dedim.
"Tolga Bey'in tek müvekkili siz değilsiniz. Tolga bey birazdan gelir, isterseniz oturup bekleyin." dedi.
Niye ters davrandı ki? Halbuki gerçekten durumum önemliydi. Daha yurda gidip yaklaşan sınavlarıma çalışmam gerekiyor.
Oturup beklemeye başladım.
Her geçen saniye tedirginliğim artıyordu. Nihayet geldiğinde rahatladım.
"Tolga Bey!" dedim. Başını çevirince beni gördü ve "Can, ne oldu? Bir şey mi var?" diye sordu.
"Evet, galiba beni kimin takip ettiğini görüp öğrenmiş olabilirim ama adını bilmiyorum." dedim.
Hemen sekreterine yönelip "Selma, hemen buraya bir polis çağırıyorsun, Can tekrar sokağa çıkmamalı, şüphelinin eşgalini çizdirmeliyiz." dedi.
Sekreter hemen başını sallayıp telefon etmeye başladı, Tolga avukat bana eliyle işaret verdi ve odasına yöneldi, ben de arkasından gittim.
"Gel otur." masanın yanındaki tekli koltuğa oturdum ve ona döndüm.
"Şimdi Can, takip edildiğini nasıl anladın, bunu bilmem gerek." dedi.
"Ben ve arkadaşım ders notlarımızı almıştık, giderken notları inceliyordum sonra başımı kaldırınca izlendiğimi farkettim."
"Anladım, peki ya oradan geçen masum bir vatandaşsa ya yanlış anladıysan." dedi.
"Ben de böyle olmasını isterdim ama değil, ona baktığım an bir telefoncuya girip saklandı." dedim, kendimden emin bir ifadeyle. "Çünkü benim telefonum kırıldı, aynı telefoncuya girdim, alıp arkamı döndüğümde kötü bir gülümseme sundu bana.."
"Anladım, sadece kötü gülümsemesinden dolayı mı?" diye sordu.
"Şey aslında tam olarak değil, arkadaşıma gözetleniyoruz dediğimde o tarafa baktı ve adam telefoncuya girdi." dedim.
Kapı çalınca Tolga bey "gir" dedi ve içeri uzun saçlı polis üniforması giymiş bir kadın polis girdi.
"Merhaba Tolga bey, ben eşgal çizimi için geldim." dedi.
Tolga avukat ona eliyle karşımdaki sandalyeyi işaret edip oturmasını söyledi.
Kız karşıma oturdu ve şüphelinin neye benzediğini sordu. Ben ona tarif ederken o da elindeki kalemle kağıda bir şeyler çiziyordu.
"Kalın kaşlı, çekik, kahverengi gözlü, sivri yüzlü, saçlarının önü hafiften dökülmüş bir adamdı." dedim.
Anlatmamı bitirince kız son dokunuşunu yaptı ve çizdiği resmi bana gösterdi. "Bu muydu?" diye sordu.
Biraz heyecanla ayağa kalkıp "evet buydu!" dedim.
Kız bize selam verip kalktı ve "kim olduğunu araştıracağız, bulduğumuzda size haber vereceğiz." deyip çıktı.
O gidince ben de ayağa kalktım "ben de artık gideyim, bu arada numaranızı alabilir miyim?" diye sordum.
"Tabi" dedi ve numarasını bana söyledi, telefonu çaldırdım, çalınca da kapatıp numarayı kaydettim.
Ardında teşekkür edip çıktım.
Havanın soğuk olması ve yağmur yağması nedeniyle, ıslanıp hasta olmayı göze alamayacağım için taksiye bindim.
Yurda gelince parayı ödeyip çıktım.
Odama gidip önce duş aldım. Çıkıp Kaya'nın yanındaki kendi masama oturdum.
"Sıhhatler olsun kanka, sen gelmeden ben birkaç sayfaya bakayım dediydim" dedi.
"Sağol, iyi yapmışsın, nereye kadar geldin."
"Yavaş olmaya çalıştım, bu yüzden henüz ikinci sayfadayım." dedi.
Onu onayladım ve notlarımı açmaya başladım. Tarih biraz gözümü korkutuyordu.
"Kaya beni gruba ekler misin? Yeni telefonumu aldım." dedim.
"Tabi eklerim, söyle numaranı."
Ona söyledim, o da beni kaydedip gruba ekledi ve numarasını bana verdi. Sonra birlikte derse başladık.
Anneme söz verdim büyük adam olacağım...
Ben anlamadıklarımı Kaya'ya, Kaya da anlamadıklarını bana soruyordu. Böylece dersten daha çok verim alıyorduk.
Telefonum titreyince alıp, gelen bildirime baktım, gruptandı.
"Arkadaşlar çarşamba günü matematik, perşembe coğrafya, cuma beden eğitimi sınavımız varmış, haftaya pazartesi ve salı da ikişer tane sınavımız varmış bilginiz olsun."
"Ne yapmaya çalışıyorlar bir günde iki sınav mı olur?"
"Kesin düşük alacağım ya."
"Gruba yazacağına dersine odaklan."
Telefonumu sessizce alıp bizim tayfayı ve diğerlerini kaydettim. Sonra da telefonumu yatağımın üzerine bıraktım.
Derse kendimizi o kadar kaptırmışız ki başımızı kaldırdığımızda yemek saati gelmişti.
Kaya'yla yemeğimizi yiyip tekrar odaya geri döndük, "son iki sayfamız kaldı, bitirelim şunu" dedi Kaya ve tekrar başladık.
Diğerleri ders çalışmak için ayrılan odalarda çalışıyordu.
Saat akşam on bir olurken biz de bitirmiştik. Sabah okul için çantamızı hazırladık ve pijamalarımızı giyip yatağa yattık.
Kaya yorgunlukla uyuyakalırken benim gözüme bir damla uyku girmedi.
İnşallah beni takip eden adam yakalanır da rahat bir nefes alırım.
Hayatımda biraz olsun aksiyon eksik olmuyor. Hayatım filmlerdeki başrollerin hayatına benzedi iyice.
Ama onlar kötü adamlar tarafından vurulunca bile iyileşiyorlar, mantık şu; başrol ölürse film biter.
Ama bu gerçek hayat, gerçekte asla öyle şeyler olmaz ama umarım ölmem, diye düşündüm.
Normal bir hayat istiyorum sadece...
Mesela peşimde beni öldürmek isteyen bir üvey baba olmasın, annemi özledim. Annecim beni görüyorsan eğer söz veriyorum ruhunu gururlandıracağım ve ölmeyeceğim...
Gözümü açtığımda sabah olmuştu, ama ben daha uykumu alamadım ki.
Kaya'yı uyandırdım ve birlikte kahvaltıya gittik. Dönüp okul için hazırlanıp çantamızı aldık ve okula gittik. Yine kasvetli bir havaydı, kasım ayının ortasında olmamızın etkisi büyüktü tabi.
Okula varınca Kaya benden ayrıldı ve arkadaşlarının yanına gitti. Ben de bizim tayfayı bekledim.
Onlar gelince birlikte sohbet etmeye başladık. Sorun aynıydı, sınavlar...
O günlerde dersler yoğun geçmeye başlamıştı. Bazı öğretmenler sınavla ilgili ipuçları veriyordu.
Ders çıkışı bizimkilere ve Kaya'ya iş bulduğumu söyledim ve onlardan ayrıldım.
Bakalım ilk iş günüm nasıl olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Babam
General FictionBu benim ilk kitabım. Yazım hatalarımın farkindayim ama ilk olduğu için o hatalar anı olarak kalsın istiyorum. ☺️ Not: klasik üvey baba,kız ilişkisi değildir. Not 2: bu uyarıyı yeniden koymak durumundayım... Sevgili okurlarım kitabımın başrolü erkek...