Uzun bir bekleyişten sonra nihayet ikinci dönem başlamıştı. Sabah heyecanla uyandım ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayıp okul formamı giydim.
Aşağıya inip kahvaltı hazırlamaya başladım. Tabi bunun sabahın beş buçuğunda uyanmamın da etkisi var. Ne yapayım heyecandan uyuyamamıştım. Bugün Tanem'i görecektim. Canım benim onu çok özledim.
Bugün değişik bir şeyler yapsam mı acaba diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. En iyisi omlet yapayım da zaman geçsin.
Dolaptan iki tane yumurta aldım birini alıp bir kaseye kırdım ve içine baharat ekleyip çırpmaya başladım. Hazırladığım yumurtayı kızdırdığım yağın içine yayılacak şekilde döktüm.
O pişerken diğer yumurtayı kırdım ve çırpmaya başladım.
Çarptıktan sonra ocaktaki yumurtayı çevirdim. Saate baktım on beş dakika geçmişti daha.
Hadi ama saat hızlı ilerle biraz.
İki omletim de piştikten sonra çay demledim.
Saat de bu arada altıyı çeyrek geçmişti. Harika.
Yumurta soğumasın diye abimin odasının önüne geldim ve kapıyı tıklatıp içeri girdim. Hala mışıl mışıl uyuyordu.
Usulca seslendim. "Abi!, abi!"
Yan dönüp gözlerini açmadan "mhm" diye mırıldandı.
"Uyan hadi kahvaltı hazırladım." dedim.
Gözünü hafif aralayıp "hamarat kardeşim benim ne hazırladın?" diye sordu.
"Omlet yaptım." deyip gülümsedim.
"Omletse hemen kalkarım." dedi ve doğrulup oturdu.
Ben de aşağıya inip peynir dilimledim. Sonra zeytin koydum ve reçel döktüm bir tabağa, hepsini masaya dizip, çayı da bardaklara koyup abimi beklemeye başladım.
Kareli, beyaz pijamasıyla aşağıya indi ve masaya oturdu.
"Harika görünüyor ellerine sağlık" deyip yemeye başladı. Ben de aynı şekilde başladım ve hemen yiyip kalktım.
"Harçlığın var mı?" diye sordu abim.
"Var abim var, geçenkini harcamadım." dedim.
"Tamam bu seferlik affediyorum seni, akşama eve o para bitmiş olarak gel." dedi.
Güldüm ve "tamam" deyip evden ayrıldım.
Saat yediyi çeyrek geçe durağa gelmiştim.
Daha bizimkilerin gelmesine yirmi dakika vardı. Sessizce oturup kulaklığımı taktım ve müzik dinlemeye başladım. Her türlü şarkı vardı bende. Sevdiğim bir tanesini açtım.
Üç dört şarkı sonra bizimkiler gelmeye başlamıştı. Herkes toplanınca sohbet ede ede okula yürüdük. Kimseye olanlardan bahsetmedim. Sadece Tolga abim ve ben...
"Yarın ne yapalım?" diye sordu Buğra.
"Bilmem, geçen seneki pastanede buluşalım. Sonuçta en iyi arkadaşımın doğum günü" dedi Peker.
Doğru ya yarın benim doğum günümdü, on sekizinci doğum günüm. Tabi annemi kaybedişimin de birinci yılı.
Annemi kaybetmiştim doğru, ama pırlanta gibi bir abinin de sahibi olmuştum. Altın gibi bir kalbi vardı.
Okula girip etrafıma bakındım. İşte oradaydı kız arkadaşlarıyla konuşuyordu, güzelim benim. Sana hasret kaldım ama bitecek, bu günler de geçecek.
Beni farkedip bana baktı o da.
Dayanamayacağım onunla konuşmayı o kadar çok istiyorum ki.
Zil çalıp herkes içeri girerken ben birazcık bekledim. Bana baktığı sırada ona da işaret verdim. Arkadaşlarına bir şeyler söyleyip geride kaldı.
Çok az bir kaç kişi kalınca önden yürümeye başladı ben de onu takip etmeye başladım.
Kimsenin bizi görmeyeceği bir yere geçerken Tanem'i kolundan tuttum ve yanıma çektim.
Birbirimize sımsıkı sarıldık. Gerçekten birbirimizi çok özlemiştik.
"Seni çok özledim." dedim kokusunu içime çekerken.
"Ben de seni özledim." dedi o da aynı şeyi yapıyordu. Tenimde ıslaklık hissederken Tanem'in ağladığını anladım.
"Senden uzak kaldığım her dakika ölüyorum." dedim daha da sıkı sarılırken.
"Bunu bana mı söylüyorsun." dedi sesi titriyordu. "Yüzünü görmeden, seninle konuşamadan geçen günlerim sanki boşluk gibiydi. Seni hırpaladıklarında yanında olamadım özür dilerim." dedi.
"Önemli değil, biliyorsun durumları, seni tehlikeye atmak istemiyorum." dedim.
"Biliyorum, seni seviyorum ve gerekirse ölene kadar seni beklerim." dedi.
"Ben de seni hep bekleyeceğim." dedim. İstemeye istemeye birbirimizden ayrıldık ve sınıflara girdik.
Günüm iyi geçiyordu. Öğle arasında arkadaşlarımla yemeğe gittim. Bu sefer yanlarında sap gibi kalan bendim.
Üzüldüm mü? Yani insan ister istemez üzülüyor.
Dönüşte okulun bahçesinde biraz daha sohbet ettik. Ama ben genellikle sohbetten kopuktum. Güzlerim Tanem'i arıyordu.
Sonunda buldum ve onu izlemeye başladım. Arkadaşlarıyla sohbet ediyor ve gülüyordu. Güzel gülüşlüm.
Bir çocuğun ona doğru elinde origami ile ona yaklaştığını gördüm. Origami kuğu şeklindeydi.
Bu çocuğu biliyorum, beni dövenlerden biriydi. Adı Ömer. Ömer gerçek anlamda çok yakışıklıydı.
Origamiyi Tanem'e uzattı. Tanem başını iki yana sallayarak kabul etmedi.
Ya bu çocuk ne kadar sırnaşık, istemiyor işte niye zorluyorsun.
Kendimi bir anda ayağa kalkmış oraya giderken buldum. Tam yolu yarılamıştım ki biri omzumdan tutup beni durdurdu.
"Peker bırak beni, gidip ona gününü göstereceğim."
"Ya oğlum salak mısın, git de üvey baban ayrılmadığınızı anlasın değil mi?" dedi.
"Of! Ama baksana Peker, iki saattir kız arkadaşıma yavşıyor."
"Görüyorum da, sakin ol. Sonuçta siz ayrılmadınız, hadi düş önüme." deyip ben önünden yürütmeye başladı. Ama yine de bir gözüm onlardaydı.
Çocuk pes etmişe benziyordu. İyi bari rahatladım.
Sınıfa gittiğimizde işleyeceğimiz dersin kitabını ve defterini çantamdan çıkardım.
Kitabı açtığımda kitabın arasında katlanmış bir kâğıt parçası vardı.
Alıp içinde ne yazdığına baktım.
"Hayatımın en mutlu ayını yaşıyorum, seni öldürmeyi ben isterdim. Ama işte kısmet bir bakmışsın bir hastalık alıp götürmüş seni... Dilerim iyileşemezsin..."
Kağıdı ve kitaplarımı çantama tıktığım gibi müdüre gittim ve hasta olduğumu söyleyip okuldan ayrıldım. Başka türlü okuldan nasıl ayrılacaktım.
Hemen bir taksiye binip eve geldim. Abim evde değildi.
Hemen telefonumu aldım ve numarasını tuşladım.
"Alo Can"
"Abi neredesin müsait misin?"
"Bürodayım, müsaitim, ne oldu?"
"Kamuran not bırakmış" dedim.
"Buraya gel, ben de polisi arayacağım, bu işe bir son vereceğiz." dedi.
"Tamam" deyip telefonu kapattım ve bir taksiye atlayıp büronun adresini verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Babam
General FictionBu benim ilk kitabım. Yazım hatalarımın farkindayim ama ilk olduğu için o hatalar anı olarak kalsın istiyorum. ☺️ Not: klasik üvey baba,kız ilişkisi değildir. Not 2: bu uyarıyı yeniden koymak durumundayım... Sevgili okurlarım kitabımın başrolü erkek...