10- DURUŞMA

1.1K 170 43
                                    

Bir hafta sonra için mahkemem vardı. Gerekli olan tüm belgeler avukata verilmişti, gerisini o yürütecekti ben ise sadece mahkemelerde bulunacaktım.

Bu bir hafta içerisinde Peker'de kalmıştım.

Mahkeme günüm geldiğinde önceden almış olduğum takım elbisemi giydim.

"Kanka çok yakışmış" dedi Peker.

"Teşekkür ederim kanka, birazdan çıkacağım" dedim.

"Bende geleyim" dedi ve giyinmeye başladı.

Beş dakika sonra evden çıkmıştık. Mahkeme yarım saat sonra başlayacaktı.

Başlamadan iki dakika önce geldik ve avukat Tolga ile buluştuk.

"Hah çocuklar yetiştiniz. Eğer hakim tek celsede karar verirse iyi olur. Hadi girelim içeri." dedi.

O önde biz arkasında içeri girdik.

Peker arkadaki koltuklardan birine oturdu. Biz de avukatla birlikte davacı masasına geçip oturduk.

Karşı masada da davalının yani Kamuran'ın avukatı oturuyordu.

Hakim geldiğinde duruşma başlamıştı "Davalı Kamuran Cansever'i içeri alın" dedi. Mübaşir kapıya doğru "Kamuran Cansever" diye seslendi.

Hemen iki jandarma eşliğinde elleri önden kelepçelenmiş bir şekilde Kamuran içeri girdi. Sanık kürsüsünde ayakta durdu.

Ben o sırada yüzüne bakmadım ama bakışlarını ilk dakikalarda üzerimde hissetmiştim. Hakim yine konuşmaya başlamıştı.

"Kamuran Cansever, Fatma Cansever'i kasten öldürmek, reşit olmayan bir kişiye işkence etmek ve dolandırıcılıktan yargılanıyorsun, kendini savunmanı dinliyoruz. Konuşmama hakkına sahipsin." dedi.

İlk o an yüzüne baktım. Değişmemişti.
Başı dikti.

"Ben konuşmak istemiyorum. Her şeyi avukatımla konuşun." dedi. Onun o ağzını ve burnunu kırmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Sayın hakim" dedi onun avukatı, güzel bir fiziği olan bir kadındı. "Müvekkilim bir yanlış anlaşılmadan dolayı suçlu duruma düşürülmüştür. Her şeyin ayrıntılı bir şekilde yeniden araştırılmasını talep ediyorum."

Tolga "itiraz ediyorum sayın hakim, bu görmüş olduğunuz adam henüz 16 yaşındaki müvekkilimi kemerle dövüp, annesi Fatma Cansever'e ilaç vererek ölümüne sebep olmuştur, en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyorum."

Merve (Kamuran'ın avukatı) "sayın hakim aile içi şiddet her zaman olur, Fatma Hanım hastaymış, müvekkilim iyileşmesi için Fatma Hanıma sadece ağrı kesici ilaç vermiştir, ilacın zehir olduğu konusunda henüz elimizde bir kanıt yoktur, kanıt olmadan masum birini suçlayamayız." dedi.

Tolga Beyin hafiften gülümsemesine şahit oldum.

"Sayın hakim bu görmüş olduğunuz adam müvekkilim ölüm döşeğindeyken evi kendi üzerine yapan kağıdı imzalaması için zorlamıştır, bir zorbadır."

"Sayın hakim onlar karı kocadır, eşi kendisinden evi istemiştir ve Fatma Hanım'da isteğiyle imzalamıştır, zorla olduğuna dair elimizde kanıt yoktur." dedi Merve.

Böyle böyle konuşma uzayıp gidiyordu, üvey babamın yüzünde ise 'bitsede gitsek' ifadesi vardı, avukatına güveniyordu.

En son sıra bize gelmişti.

"Sayın hakim bunlar bu cani adamın müvekkilime ve annesine yaptığı eziyetlerin bir kanıtı bunlar da kamera kayıtları." deyip bir flashdisk ve poşet dosya içerisinde fotoğraflar uzattı.

Hakim bir süre fotoğrafları inceledi ardından flashdiski bilgisayara taktı ve dosyayı açtı.

Gözlerimi sımsıkı kapattım. İlk önce üvey babamın ellerimi bağlayıp "annene bir şey anlatmayacaktın" deyip kemerle beni dövüşünün benim ise "yapma" diye yalvarıp ağlamalarımın kaydı geçmişti.

Daha sonra ise hap mevzusu... En sonda ise anneme zorla evi üstüne yaptırdığı video görüntüsü.

"Bu hapların zehir olduğunun kanıtı var mı Tolga avukat." diye sordu hakim.

"Henüz yok sayın hakim" dedi Tolga.

"O zaman davanın seyri değişir Kamuran Cansever dolandırıcılık ve işkenceden yargılana..." sözünü bölen bir polis memurunun içeri girip hakime bir kağıt uzatmasıydı.

Hakim bir süre kağıdı inceledi ardından kağıdı yanındakilere gösterdi onlar da onaylayınca hakim "karar" dedi.

Ben, avukatım Tolga, avukat Merve ve Peker ayağa kalktık. Mübaşir her zamanki yerinde duruyordu.

"Son anda gelen bir belgeyle Kamuran Cansever'in kasten adam öldürdüğü kanıtlanmış olup, dolandırıcılık, kasten adam öldürme ve işkence suçlarını kendi hür iradesiyle işlediği ortaya çıkmıştır. Sanığın kanunda belirtilen maddeler gereğince 15 yıl 8 ay 20 gün hapsine karar verilmiştir. Can Kapmış'ın ise henüz yaşı küçük olduğu için reşit oluncaya kadar çocuk esirgeme kurumunda kalmasına karar verilmiştir." dedi. Ardından davayı bitirdi.

İnanamıyorum davayı kazanmıştık, hem de tek celse de.

Jandarma Kamuran'ı götürürken adam arkasını dönüp bana baktı. Ben de ona bakınca gözlerini kısıp başını tehdit edercesine salladı.

O gidince biz de çıktık.

"Tolga bey, yetimhaneden çıkıncaya kadar evime kim bakacak?" diye sordum.

"Sen reşit olana kadar evi mühürleyeceğiz." dedi.

Başımı sallayıp teşekkür ettim. Biz giderken Merve avukat Tolga beye yaklaştı, ikisi nişanlıydılar.

Peker'in evinden eşyalarımı topladım. Hatice teyze ve Yusuf amcayla vedalaştım. Peker bizim tayfaya haber vermişti, onlar da beni uğurlamak için geldiler.

Okuluma devam edecektim yine aslında ama neyse...

Herkesle vedalaştım, sonra ikizler, Peker ve ben benim için kararlaştırılan yetimhaneye geldik. İyi, okuluma ve mahalleye yakındı.

Yetimhaneden içeri girip arkamı döndüm. Arkadaşlarımın gözleri dolu doluydu. Onlara el sallayıp içeri girdim. Kapıda beni müdire hanım karşıladı ve odasına götürdü. Burası artık kalacağım yerdi.

.
.
.
.
.
.
.
Sizce nasıl olmuş. İlk defa böyle bir şey yazıyorum. Kurgu iyi ilerliyor mu sizce?


Üvey Babam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin