"Ben o zamanlar küçücük çocuktum, anılarım pek net değil pek ama hatırladığım kadarıyla sana anlatayım.
Annemle parka gelmiştik, salıncakta sallanırken güzel giyimli bir adam beni yanına çağırdı, buraya kadar hatırlıyorum. Adamın yanına gittiğimde bana çikolata uzattı. O zamanlar çocuktum tabi çikolatayı görünce sevinmiştim. Almak için elimi uzattığımda adam elimden tutup beni sürüklemeye başladı. Anne diye bağırdım.
Annem sesimi duyup yanıma koşana kadar adam beni kucaklayıp bir arabaya soktu. Ağladığımı hatırlıyorum.
Adam beni bir depoya getirdi, depoda benim gibi benden büyük pekçok çocuk vardı.
Uzun bir süre oradan hiç dışarı çıkmadım. Her şeyi anlayabilecek kadar büyüdüğümde, sanırım altı ya da yedi yaşıma geldiğimde, beni dilenmem için sokağa bıraktılar, kaçma ihtimalim için peşime birini taktılar."Bu noktadan sonra sesim titremeye başlamıştı.
"Bir gün yeterince para getirmiyorum diye patron tarafından dövüldüm. Daha fazla para getireyim diye kolumu kırdılar.
Ertesi gün kolum alçılı şekilde dileniyordum. O gün herkesten fazla para getirdim."O günleri hatırladım. *Lütfen yapmayın, ah! Yapmayın.*
Can ise sessizce beni dinliyordu.
"Bir süre sonra kolum ve yaralarım iyileşti. Yine dövdüler, yüzümün morarmamış yeri yoktu.
Bir gün henüz genç bir kadın gördüm. Yanıma gelip bana para uzattı. Uzatırken çantasındaki tüm parayı görmüştüm.
O an aklıma o parayı çalmak geldi. Sonuçta parayı ne kadar çok götürürsem o kadar az dayak yerdim.
Ancak beklenmedik bir şey oldu. Çantayı çalmaya çalışırken bayıldım.
Gözümü açtığımda bir hastanedeydim o kadın da başımdaydı.
Önce ondan korktum ve uzakta durdum. Ama o bana şefkatle yaklaştı bana oğlu gibi davrandı ve yanına aldı.
Ona adamların yüzünü tarif ettiğimde onları tutuklattı. Ama onun yanında kalmam yasal değildi. O da beni mecburen yetimhaneye bıraktı ama haftasonları yanına gelirdim, beni okula yazdırdı, tüm eğitim masraflarımı karşıladı ve benden bir söz istedi.
Okuyup kendi paramı kazanmamı istedi. Ona söz verdim.
Şimdi ise ona vermiş olduğum sözü tuttum ve avukat oldum.
Hukuk fakültesini kazanınca çok sevindi benim adıma.
Bende ona bir iyilik etmek istedim ve tüm hukuki meselelerini üzerime aldım. Sık sık yanıma geldi.
Bir gün canı sıkkındı.
Ona *ne oldu?* diye sorduğumda eşinin kaybettiğini söyledi. Çok üzülmüştüm, çünkü beni evlatları yerine koymuşlardı. Ben de onları anne ve babam yerine koymuştum.
Sonra bir gün başkasıyla tanıştı, evlendi. Ama bir iki yıl sonra oğlunu dövdüğünü anladı o adamın, ve mahkemeye başvuru yaptı eve kamera yerleştirtmek için ama izin çıkmadı, o da kendi yöntemlerini kullanmaya başladı. Eve bir ses kayıt cihazı yerleştirdi.
Her gün akşam veya sabah demeden ses kayıt cihazıyla bana geldi, o adamın, oğlunu döverken oğlunun çığlıklarını dinledi. Çok ağladı burada...
En sonunda boşanma davası açtı ama maalesef boşandığı günü göremeden öldü.
Ölmeden önce son kez bana geldiğinde bana oğlunu emanet etti.
O kadın annendi ve sen onun bana emanetisin. Eğer senin de gönlün olursa seni, Can Demir yapmak istiyorum. " dedim.O ise şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemez haldeydi.
"Annem biliyor muydu?" dedi en sonunda.
"Biliyordu, hep bildi, ama sesini çıkaramadı sana daha çok zarar gelmesinden korktu." dedim.
"Ben şaşkınım hala ne diyeceğim bilemiyorum." dedi.
"Anlıyorum, geciktiğim için de özür dilerim, seni korumam gerek, annene söz verdim ve seni de çok seviyorum. İzin verirsen artık yetimhaneden alacağım seni ve benimle yaşayacaksın. Beni öz abin kabul et ben seni öz kardeşim kabul ettim." dedim.
İnşallah benimle yaşamayı kabul eder.
"Tolga bey yani abi, bunlar biraz ağır geldi. Ben biraz düşünebilir miyim?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Babam
General FictionBu benim ilk kitabım. Yazım hatalarımın farkindayim ama ilk olduğu için o hatalar anı olarak kalsın istiyorum. ☺️ Not: klasik üvey baba,kız ilişkisi değildir. Not 2: bu uyarıyı yeniden koymak durumundayım... Sevgili okurlarım kitabımın başrolü erkek...