Sinirimden hapishanede dört dönüyordum. Anlamalıydım bu veledin bir iş işler karıştırdığını.
Yemin ederim buradan çıktığımda ilk işim onu öbür dünyaya postalamak olacak, beni bu deliğe tıktırmanın hesabını soracağım ondan.
"AH!" diye bağırıp duvara bir yumruk attım. "Can! Can! CAN! Seni öldüreceğim çocuk, nereye gidersen git, nereye kaçarsan kaç seni öldürmeden peşini bırakmayacağım."
"Adamım sakin ol" dedi koğuşun kabadayısı. İsmi Ekrem idi. Pala bıyıklı iri yarı bir adamdı, elinde siyah boncuklardan yapılma bir tesbih taşıyordu.
"Abi anlamıyorsun, gitti, her şey gitti, ev, fabrika, özgürlüğüm hepsi gitti." dedim.
"Alırsın geri, tek yapman gereken şey kağıda çocuğa da imza attırmak" dedi.
"Haklısın abi," dedim. "Ama o çocuğu elime geçirdiğimde öldürmeden bırakmayacağım." gerçekten aşırı sinirliydim. "Bari burada yattığıma değsin." dedim.
Ekrem abi kahkaha atarak elini omzuma koydu.
Yatağıma oturup cebimden Can'ın fotoğrafını çıkardım. Bunu benim adamlarımdan Ahmet getirmişti.
Ahmet'ten her ay Can'ın bir fotoğrafını getirmesini istedim. Suratını unutmayacağım o çocuğun.
Fotoğrafı ranzamın arasına göz göze geleceğimiz şekilde fotoğrafı sıkıştırdım.
Böylece çocuğa olan nefretim azalmayacak.
"Çay?" dedi, koğuşun çaycısı. Doğrulup oturdum ve çayı aldım.
İçerken de şimdiden alacağım intikamın hayalini kurmaya başladım.
Nasıl mı? İşte böyle;
Şimdi, cezam bitmiş ve serbest kalmışım, fotoğraflar sayesinde çocuğun neye benzediğini ve nerede oturduğunu biliyorum. Birkaç adamımla yaşadığı eve gelip kapıyı çalıyorum. Çocuk kapıyı açıyor ve karşısında beni görünce şoka giriyor önce, sonra geri geri birkaç adım atıyor ve ben de üzerine yürüyorum, çocuğu itip yere düşürüyorum ve dizimle karnına basıp kaçmasını önlüyorum ve cebimden evi ve fabrikayı üzerime yapıcak olan kağıdı çıkarıp zorla imzalatıyorum sonra da sırf eğlence için çocuğu ellerimle boğarak öldürüyorum.
Düşünürken yüzümde bir gülümseme oluşmuştu bile.
Yatağımın yanı çökünce oraya döndüm. Bu Cabbar, yedi kişiyi aynı gün farklı saatlerde öldürmüş bir seri katil.
"Çayın soğudu Kamuran, ne düşünüyorsun öyle?"
"Şu bizim veledi öldürdüğümün hayalini kurdum Cabbar abi, keşke sana da gösterebilsem." dedim.
Cabbar abi başını eğdi ve ranzamdaki fotoğrafı aldı. "Bu o mu? Can dediğin çocuk." dedi.
"Evet, sarı çiyan," dedim.
"Hahaha ulan Kamuran, kaç yaşında adamsın, küçücük çocuğu mu kendine düşman belledin." dedi ve kahkahasına devam etti.
"Abi o ne yılandır bilmiyorsun, masum göründüğüne bakma, şeytan fikirlidir." dedim.
"Yılan eşittir Can" dedim.
"Tamam Kamuran, çayını soğuttun bitir de, birazdan gardiyan hava almamız için bahçeye çıkaracak" deyip kalktı.
Kalan çayı bir yudumda içtim ve tezgaha bıraktım.
Bir süre sonra gardiyan geldi ve hepimizi çıkardı, bir saat kadar dışarıda takılacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Babam
General FictionBu benim ilk kitabım. Yazım hatalarımın farkindayim ama ilk olduğu için o hatalar anı olarak kalsın istiyorum. ☺️ Not: klasik üvey baba,kız ilişkisi değildir. Not 2: bu uyarıyı yeniden koymak durumundayım... Sevgili okurlarım kitabımın başrolü erkek...