{21}

1.6K 96 146
                                    

Saatlerdir bakıştığım tavanımda her noktasını ezberlemiştim sanırım. Ne kalkıp guruldayan karnımı duyuyordum ne de kendimi uykuya teslim ediyordum. Sadece sırt üstü yatmış tavanımı izliyordum.

Artık batmaya başlayan yatağımdan hızla kalktım. Başucumdaki komidinin üzerindeki telefonuma baktığımda saatin 06:32 olduğunu gördüm. Normalde bugün dersim yoktu ama düşünmekten uyuyamadığım için daha fazla uğraşmak yerine kalkıp koşuya çıkmaya karar verdim.

Dikişlerim iki gün önce alınmıştı çokta zorlamadan yürüyüp kafa dağıtmak istedim. Yarım saat sonra da güneş doğardı zaten.

Üzerime kalın şeylerimi giyinip spor ayakkabılarımı da alıp evden sessizce çıktım.

Kimsecikler olmadığı için gizli yerime o kadar hızlı varmışım ki bu bile sevinmeme sebep olmuştu.
Denizi içime çektiğimde yüzüme bir gülümseme yerleşti. Deniz etrafın karanlığı yüzünden simsiyah görünüyordu. Ama tam karşıdan yavaş yavaş doğmaya başlayan güneş kendisini belli etmeye başlamıştı. İşte esn sevdiğim manzaralardan biriydi bu.
Üzerime aldığım hırkaya daha sıkı sarıldım. Hava gerçekten soğuktu. Artık kış kendisini iyice gösteriyordu.

Gözlerimi kapatıp yüzüme vuran soğu hissetmek istedim. Gözlerimi ne zaman kapatsam önüme gelen o yeşil hareler yine bana bakıyordu. Şimdi birde sanki sesini duyuyordum. Derin bir nefesi ciğerlerime çekip yavaşca gözlerimi açtım. Sesin geldiğini düşündüğüm tarafa baktığımda şok olmuştum. Gerçekten duymuşum demekki. Sesi hayal değildi gerçekti. Onur yanımda durmuş bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"sen gerçek misin"

"bende aynı soruyu sana soracaktım"

Onur'un konuşması ile gerçek olduğuna artık emindim. Gözlerimiz ile birbirimize bakarken Onur bir kaç saniye sonra kaşlarını çatarak bakmaya başladı.

"bir dakka ya senin bu saatte dışarıda ne işin var"

"sana ne"

Hiç düşünmeden verdiğim cevap onum daha da çok kaşlarını çatmasına sebep oldu.

"ne demek sana ne Yazgı abinin haberi var mı bu saatte dışarıda olmak ne demek ya"

"sana ne diyorum anlamıyor musun"

Onur ile yine kavga edeceğimizi düşünürken aksine Onur derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışmıştı.

"tanam ısrar etmeyeceğim zaten aramız limoni. Daha da çıkmaza sokmak istemiyorum"

Onur'un sakinliğini koruyup gözlerime bakarak kurduğu cümleler ile onu izliyordum. Gözlerini kaçırıp karşıda kalan ve doğmaya başlayan güneşe bakıyordu. Bende bu manzarayı kaçırmak istemediğim için oraya döndüm.
İkimizde yan yana durarak denizi izlemeye başladık.

"ben o gün söylediklerim için çok özür dilerim. Biliyorum çok ağır şeyler söyledim. Yapmamam gereken şeyler yaptım ama.."

"ama dolduruşlara geldin demi"

Ben direk Onur'a bakmasam da yandan gördüğüm kadarıyla Onur şaşkınca bana bakıyordu.

"bugün akşama kadar bilmiyordum. Ama Recep o gün senin mekana gelmiş ve annenle olan konuşmanı duymuş. Sana söylediklerini seni nasıl doldurduuğunu duymuş. Zaten bunları bana anlattığı için uyku tutmadı beni de"

"Yazgı.."

Onun konuşmasına izin vermeden ben konuştum. Eğer şuan içimi dökmezsem hiç bir zamam dökemezdim.

Cesaretin var mı Aşk'aHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin