Onur'un getirdiği kahveyi yudumlarken mutluluk tüm bedenimi sarmıştı adeta. O kadar güzeldi ki kahve, hele ki insanın sevdiği getirince daha bi lezzetliydi sanki.
Yaklaşık bir saat önce Onur'u zar zor göndermiştim. Beyefendi benimle sabahlayacağını kafasına koymuş ama tabi ki de izin vermedim. Hayır yani o buradayken ben işime odaklanamazdım ki. Kalbim hala az evvel ki anılarımdan dolayı pır pır atıyordu. Aşık olmak dünyanın en tatlı hissiydi kesinlikle.
Acı verdiği anları vardı ama karşılıklı ve saygı çerçevesinde olunca paha biçilmez oluyordu."oo bizim aşk kuşu Yazgı hanım"
"kızım sen niye h bahsetmiyorsun. Resmen Brad Pitt gibi adam ya"
Buse ve Sude'nin yanına gelip alayla benimle dalga geçmeleri bir olmuştu. Onlara sırıtarak bakıyordum. Çünkü öylesine çok mutluydum ki, sırıtmama engel olamıyordum.
"Allahım şuna bak nasıl gülüyor. Kızım sen baya aşıksın ha. Yani biz nasıl fark edemedik bunca zaman"
"e sormadınız ki. Bende size durduk yere benim bir sevgilim var mı deseydim"
"kızım o sadece bir sevgili mi. Valla taş olursun bak. Kızım adam resmen beyaz atlı prens be"
Sude'nin dedikleri ile keyifle onlara bakıyordum. Ama bir az da huzursuz olmuştum. Nazar falan değer maazallah.
"valla kızlar ne demiş atalarımız. Nazar etme ne olur, çalış senin de olur"
"kız ne alakası var bunun çalışmakla."
"çok alakası var çünkü biz Onur la bu hale gelebilmek için çok çabaladık. Çok acı çektik ama nihayetinde böyle günleri de gördük"
"vay bee, aşk diyorsun. Sevdamıza yan gözle bakma diyorsun ha. Saygılar hanımefendi saygılar"
Busenin tatlı sesi ile kurduğu cümleye kıkırdamıştık. Yoğun geçen nöbeti o gün harika geçti.
☘️☘️☘️
İki gün sonra Hümeyra teyze aramıştı ve beni akşam yemeğine davet etmişti. Dediğine göre Ezgi, yani Onur'un kız kardeşi de gelecekmiş. O yüzden ısrarla gelmemi istemişti. Bir kaç saat sonra yemeğe gidecek olmamın heyecanı vardı üzerimde.
Mesela hala ne giyeceğime karar verememiştim. Sade giyinsem özensiz düşünülmek istemedim. Çok şık bir şey de giyerek sanki aylardır bu günü bekliyormuşum gibi de algılanmak istemedim. O kadar kararsızdım ki davet saatine resmen bir saat kalmıştı ve ben hala odamda dolaba bakıyordum. Sızlanarak dolabımı kapattığım sırada dış kapı çalmıştı. Koşarak gittiğimde karşımda Melis duruyordu. Elindeki kocaman paketle içeri daldı ve ezbere bildiği odama ilerledi. Kutuyu yatağıma bırakıp kocaman gülen suratı ile bana döndü.
"geç kalmadım demi"
"bu ne Melis"
"seni hazırlamaya geldim tabi ki de. Tam tahmin ettiğim gi giyecek bir şey bulamadın sen. Bende setten ödünç kıyafeti kaptım ve geldim"
"ne elbisesi ne ödünçü Melis. Ne gereği vardı."
Melis bana alayla bakarken aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordum.
"ciddi misin. Bence gerek var. Şuna bak hala hazır değilsin hadi çabuk daha makyajın da yapılacak narş narş"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesaretin var mı Aşk'a
Teen FictionBir gün bir çılgınlık edip Seni sevdiğimi söylesem Alay edip güler misin Yoksa sen de sever misin Cesaretin var mı aşka Çarpıyor kalbim bir başka Sen de böyle sevsen keşke Desen bana yar Şarkının sözlerini söylerken karşımda son zamanlarda gözümü ka...