"ya Onur düzgün boyar mısın şunu, bak hep çizgi şeklinde izi kalıyor"
Onur suratıma şaşkın şakın bakarken anlamadığı ve sıkıldığı her halinden belliydi. Çünkü odayı boyamaya başladığımızdan bu yana belki de kırkıncı kez aynı şeyleri söylüyordum. E haliyle o da bıkmıştı.
"ya Yazgı yeter be güzelim. Ne çizgisi bu ben niye göremiyorum"
"siz erkekler öyle düz baktığınız için göremiyorsunuz. Ama bu duvar böyle boyanırsa vuran güneşte burası böyle şerit şeklinde yansır ve güzel durmaz"
"öhh yani"
Onur'un açık kalan ağızlı ile kıkırdadım ama hemen ciddiyetimi koruyup konuşmaya devam ettim.
"hadi hadi işine devam et. Çenen değil elin çalışsın"
"demek öyle, elimiz çalışmıyor mu Yazgı hanım"
Onur'un tatlı tatlı hallerine aldırmayıp elimdeki rulo ile boyamı yapmaya devam ettim. Tepeden bağladığım at kuyruğun sayesinde açıkta kalan ensemde hissettiğim dudaklar sayesinde kaskatı kesilmiştim anında. Yavaş yavaş arkamı döndüğümde Onur'un bana olan bakışları ile daha çok kasılmıştım. Ama sonra ne olduysa bir anda oldu. Onur parmağı ile burnuma boya sürmüştü. Gülerek benden uzaklaştı.
"yahu bir insana her renk mi yakışır bee"
Burnumun ucundaki boyayı silmeye çalıştıkça her yerime daha çok bulaştığını hissediyordum. Onur ise bu halimden gayet zevk alıyordu.
"bunun bedelini ödeyeceksin Onur efendi, gel buraya"
Elime yerdeki küçük fırçayı aldım ve Onur'un peşinden koşmaya başladım. O benden kaçıyordu ben ise onu kovalamaya çalışıyordum. Uzun bacakları ve çevik hareketleri sayesinden benden sürekli kurtuluyordu. Yaptığı saçma hareketler ile kahkahkarımız havada uçuşuyordu.
Onur'u bu şekilde yakalayamayacağımı anlayıp onun dikkatini çekmek adına tüm çakallığımı kullandım.
Koşarken düşüyormuş gibi yaptığımda Onur beklediğim gibi reflexle beni kolumdan tutup yakaladı. Bende diğer elimle onun omuzundan tutundum sıkı sıkı. Bedenlerimiz yakın kalınca yaptığım çakallığı unutup anında onunla anın büyüsüne kapıldım. Tıpkı onunda kapıldığı gibi."tutmasam düşüyordun. Dikkat etsene biraz. Küçükken de böyleyedin sürekli düşüyordun"
"ama hep kaldıran sen oluyordun. Ne zaman canım yansa, yaralarımı sarardın"
Onur eğilip yanağıma bir öpücük bıraktığında gözlerimi kapattım. Onun varlığını tenimde hissetmeyi seviyordum. Beni özel hissettiren bir histi bu.
Geri çekildiğinde gülüşlerimiz birbirine karıştı. Aniden aklıma gelen planlımla gülümsemeye devam ederken elimdeki fırçayı hızla kaldırıp Onur'un yanağına sürdüm. Onur şaşkınlıkla bakarken bu sefer az evvel onun gibi geri geri giden ben oldum.
"ha ha, intikam soğuk yenen bir yemektir Onur efendi. Öyle her güzele kanmamalısın"
"ben bir tek senin güzelliğine kanmıştım. Ama görüyorum ki benim aşkımı kötü emmelere kullanıyorsun"
Onur üzerime doğru gelirken ona gelmemesini söylüyordum ama o ısrarla peşimdeydi.
"bunun hesabını vereceksin"
"gelme, ya gelme diyorum.. Ah hayır Onur"
Kahkalalarım odada yankılanırken Onur beni bir anda yakaladı ve omuzunun üzerine aldı. Bir anda dünyam ters dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesaretin var mı Aşk'a
Teen FictionBir gün bir çılgınlık edip Seni sevdiğimi söylesem Alay edip güler misin Yoksa sen de sever misin Cesaretin var mı aşka Çarpıyor kalbim bir başka Sen de böyle sevsen keşke Desen bana yar Şarkının sözlerini söylerken karşımda son zamanlarda gözümü ka...