Olan olaylardan ve Tomris teyze ile olan upuzun konuşmamdan sonra İstanbul'a dönmüştüm.Sessiz sedasız bir şekilde Meriç ve Ela ile yaşadığım evden eşyalarımı alıp ayrılmıştım.
Meriç ise gittiğimi fark ettikten sonra binlerce mesaj bırakmış sayamayacağım kadar çok kez bana ulaşmaya çalışmıştı.
O evden çıkıp ev tuttuğum herkesten kaçtığım o süre boyunca adeta hayalet gibiydim.
Yemek yemiyor, televizyon izlemiyor telefonu elime bile almıyordum.Hiçbr derdim yokmuş gibi sadece bu koltuk rengi perdeyle uyumlu mu gibi saçma şeyler düşünüyordum.
Bana neden yeni eve çıkmam gerektiğini sorup duran aileme ise kulak tıkıyordum.En sonunda onlarda pes etmiş her şeyi kendi istediğim gibi yapmama izin vermişlerdi.
Yani bir süre herkesten kaçtıktan sonra sonunda yalnız kalmıştım.
Bu yalnızlık bana iyi gelmekten ziyade donuk bir yaratığa dönüşmemi sağlamıştı.İçimdeki o aşık taraf Bora diye sayıklasa da kitaplığımın tozlu raflarında yıllar önce kaldırdığım gururum tekrar gün yüzüne çıkmıştı.
Yıllarca ondan vazgeçmemiş varlığından haberi bile olmayan o çocuğu severken iyice gururumu hatta kendimi bir köşye atmıştım.Aynısını aileme ve arkadaşlarıma da yapmıştım.
Şimdi yeni yeni kendime yaptığım haksızlığı arkadaşlarıma aileme yaptığım haksızlığı fark ediyordum.Sanırım Bora'da uzak kaldığım bu sürede kendimi tanımış hiç bilmediğim yönlerimi keşfetmiştim.
Çalan zille sarındığım battaniyenin altından çıktım.Savsaklayarak kapıya giderken aklım o koltukta battaniyeye sarılı otururken hissettiğim sıcaklıktaydı.
Galiba kendimden uzaklaştırdığım insanları özlemiştim.'Ne kadarda bencilce.' Düşüncelerime sesli bir şekilde karşılık verdiğimi anlayınca bir kahkaha döküldü dudaklarımdan.
Benim kahkaha sonrasında ise kapı yumruklanarak çalınmaya başladı.
'Ne var ne?' diyerek hışımla açtım kapıyı.Açılan kapını arkasında gülerek bana bakan Meriçi görünce.İçim kıpır kıpır oldu.En yakın arkadaşım bana gelmişti.Benden vazgeçmemişti gibi pembe umutlarla doldu zihnim.
'Şışt tamam çok yakışıklıyım ama beni içeri almayacak mısın?'
'Sıla' O ellerini gözümün önünde hoyratça sallarken bense içimdeki sarılma hissini bastırmaya çalışıyordum.
Meriç,sığındığım limanım benim deli dolu küçük 'Kendisi bir doksan falan ama neyse' arkadaşım.
Bana gelmişti.Beni bulmuştu ve şimdi ayakkabılarını çıkardığı gibi beni bir bez bebeği tutar gibi kaldırdı.
'Salon neresi?'
Sessiz bir şekilde elimi kollarından kurtarıp işaret ettim.O salona doğru adım atarken bende onun kolları arasına yerleştim.Ailem gibi olmuş bu sıpayı çok özlemiştim.
'Şimdi Sıla hanım pek rahatsınız biliyorum ama sizi koltuğa bırakacağım.'
Kaşlarımı kalktı yüzümde oluşan muzip ifadeyle ona cevap verdim.Bu cevabı verirken bile unutmuştum ya ondan neden kaçtığımı.
'Ama Thor'um diye dolanıyordun ortada ne oldu? Kasların mı yoruldu.'
Beni koltuğa fırlatırcasına attı ve kol kaslarını sıkarak bana cevap verdi.
'Bak Sıla hanım bunlara kas diyoruz hani senin çıroz sevgilin ve çıroz Ulaş' ta olmayan şeyler.O yüzden bilmemen normal.'
'Meriç' Az önceki şamatadan sonra ciddileşen sesimi fark ettiğinde koltuğa yanıma oturdu.Kırdığı potu fark etmiş ve olanların ağırlığı üstüne çökmüş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect •TEXTING
RomanceBora: Beni bekleyen o kişinin sen olduğunu bilmiyordum Bora: Kalbin sahip olduğum tek şey