Bu kitap +18 içerik bulundurur. Rahatsız olan lütfen okumasın. 💮
İş dönüşündeydim ve fazla trafik vardı. Yarım saattir bu yolda tıkılıp kalmıştım. Sağdan dönmeye karar verdiğimde yolun sonunda bir arabaya tampondan biraz vurmuştum.
Ben daha ne diyebilirim ki? Şu yavaşlıkta da kaza yaptım ya helal olsun!Araçtan inip arabanın durumuna baktım. Aracımın ön tarafı biraz edilmişti ve bir farıda kırılmıştı. Başka bir sorun yoktu.
Arabayı süren adam yanıma gelip dırdır etmeye başladı.
''Ablacım ne yapıyorsun ya?! Bu trafik yetmiyormuş gibi bir de bu durum çıktı başımıza!''
''E napiyim? Sende çok yavaş sürüyordun aracı.''
''He yani suç bende! Kadın milleti degilmi, hepsi aynı!''
''Ya siz erkekler çok normalsiniz dimi?! Hemen bize atın suçu!''
''Bak ablacım, acaba pat-''
Adamın cümlesi yarın kalmıştı. Çünkü aracın arka yolcu kapısı açılmıştı. Araçtan inen adamla şok olmuştum. Bu kadarıda pes yani. Bendeki şansa bak. Bu dün mağazadaki adamdı.
Üstünde jilet gibi bir takım elbise vardı. Siyah gömlek, gömleğin üstten bir kaç düğmesi açık, siyah ceket, siyah pantalon ve siyah ayakkabılarıyla karanlığın lordu gibi gözüküyordu. Ama bu renk, bu adama fazlasıyla yakışıyordu. Adam aramıza iki adımlık bir mesafe bırakarak durdu.
''Sizi göremek ne güzel.''
''Ben aynı şeyi diyemicam.''
''Evet, şuan ki durum kötü bir karşılaşma oldu.''
Gözlerimi devirip arabanın ezildiği yere baktım. Bakışları hala üzerimdeydi, hissediyordum.
''Vallahi patron benim bir suçum yok. Hepsini bu kadın yaptı.'' Bakışlarımı şöföre çevirdim. ''Yalanmı ablacım? Sen vurmadın mı araca?''
''Ama sende çok yavaş sürüyordun! Evet, ben vurdum! Ama bütün suç bende değil ki!'''
''Trafikte drift atmamımı bekliyor-''
''Tamam, yeter!'' Konuşmamızı hep karşılaştığım adam bölmüştü. Şoför ellerini önünde birleştirip, kafasını eğdi. ''Ufak bir kaza oldu mu? Oldu. Sağlıksal bir problem var mı? Yok. Gideceğiniz yere kadar ben bırakırım sizi. Musa sen de Hanfendinin aracını götür.''
''Gerek yok. Çekici çağırırım ben.''
''Bakın Hanfendi. Bu trafikte çekicinin buraya gelmesi uzun sürer. Bizim için sorun olmaz.''
Adam bu konuda haklıydı. Çekicinin bu trafikte gelmesi bile mucize sayılır. Başımı olumlu anlamda salladım.
Şoför benim arabama binerken, adam da ön yolcu koltuğunun kapısını benim için açtı. Ben bindikten sonra o da şoför koltuğuna geçti. Nereye gittiğimizi sorduğun da Bahtınur 'un evinin adresini verdim.
''Siz Bay Arda Sarıca'nın neyi oluyorsunuz?''
Dedemi neredeyse bütün herkes tanıdığı için bu soruya şaşırmıştım. Sonuçta onun evinin adresini vermiştim.
''Kendisi dedem olur.''
''Yani siz Arzu Sarıca'sınız?'' Sima olarak pek fazla tanıdık değildim ama ad olarak fazla tanındıktım. Başıma olumlu anlamda salladım. ''Memnun oldum Arzu Hanım. Ben Baran İzvermez.''
Baran İzvermez... O kırmızı zarf! Acaba bu adam mı bırakmıştı? Ya da dedemin düşmanlarından biridir?
''Dedemle nasıl bi samimiyetiniz vardı?''
''Bu soruyu sorduğuna göre beni hatırlamıyorsun.''
''Daha önce tanışmışmıydık?''
''Sen 12 yaşındaydın, ben de 14. Şirkete gelmiştin. Babam ve deden ilk ortaklığını yapıyorlardı. Ben oturmuş pür dikkat onları dinlerken sen odaya badozlama girmiştin. Deden sana bu hareketinden dolayı kızmıştı. Sen ise omuzlarını 'Banane' dercesine sallayıp ''Oyun oynamak istiyorum'' demiştin...''
O günü hatırladım. Kahve Gözlü Çocuk! Nasıl unuturum?
'' Deden ne kadar ''Şu an meşgulüm'' desede sen naz etmeye devam etmiştin. Daha fazla dayanamayıp ''Ben seninle oynarım'' demiştim. Odadan çıkıp oyun oynamak yerine şirketi ayağa kaldırmıştık. Mutfağa gidip büyükler gibi kahve içmek istemiştik. Kahve dışında her şeye benzemişti o içecek. Beraber paspas arabasında kaymıştık, sekreter odasında olamayınca kağıtlarla uçak yapmıştık. Ben sana öğretmiştim kağıttan uçak yapmayı. Babam ve deden bize çok kızmışlardı.''
Kahkaha atınca gamzesini görmüştüm. Küçükken, vedalaşırken o gamzesinin öpmüştüm.
''Kahve Gözlü Çocuk. Nasıl unutabilirim seni.''
''O yalana nasıl kanmıştın ama?''
''O zaman küçüktüm. Her şey bir anlam bulmaya çalışıyordum. O da bana mantıklı gelmişti.''
16 yıl önce...
Dedemin odasından çıktığımızdan beri çocuk bana, ben çocuğa bakıyordum. Hep merak ettiğim soruyu bu yeşil kazaklı çocuk cevaplar diye düşündüm. Zeki duruyordu.
''Seni gözün niye kahverengi?''
Çocuk ilk başta kaşlarını çattı. Bir süre düşündü.
'' Annem küçükken gözüme kahve damlatmış. Bir süre sonra böyle olmuş.''
''Banada deniz mi damlatmışlar?''
Şaşkınca vereceği cevabı bekliyordum. Elini dudağına götürüp arkasını döndü. Biraz sonra bana geri döndü.
'' Evet, sende anne olunca çocuğunun gözünde hangi rengi istiyorsan o renkli bir sıvı damlatacaksın.''
''Kahve Gözlü Çocuk sen kaç yaşındasın?''
''On dört. Niye sordun?''
''Dedem bana hep ''Sen 14 yaşına gel o zaman kahve içmene izin vereceğim'' diyor. Ama daha çok gün var. Hep not alıyorum. Büyükler gibi kahve içelim mi?''
Omuz silkip, mutfağa doğru yürümeye başladı. Daha hızlı yürüdüğü için elini tuttum.
''Çok hızlı yürüyorsun Kahve Gözlü Çocuk. Eşit yürüyelim.''
Yine omuz silkti ve beraber yürümeye başladık.
Bir sonraki bölüm de olucaklar...
''Moditerranean pizzasından iki dilim ve içicek olarak kola.''
Baran garsona dönüp, konuştu.
''Hanfendiyi duydun. Bana da kremantar ve makarna tabağı. İçicek olarak bir çay.''
''Yirmi dakikaya hazır olur efendim. Şimdiden afiyet olsun.''
Bölüm nasıldı? Ben bu kitabı yazarken açıkcası çok keyif alıyorum. Şuanda pek fazla okuyucum yok ama eminim ilerde okunucaktır. Yıldıza basmayı unutmayın. ⭐
Bölüm sonu...
☕ ☕ ☕ ☕ ☕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZUM
RomansArzu Sarıca yakın bir zamanda dedesi Arda Sarıca'yı kaybetmişti. Acısını pek dışarı yansıtmayan Arzu, her zamanki gibi bu durumu da içine atmıştı. Ve sonra karşısına üniversite zamanında sevdiği adam, Cesur çıktı. Cesur sadece eskiden sevdiği kişi d...