Bu kitap +18 içerik bulundurur. Rahatsız olan lütfen okumasın💮
Bir soy isim ya sizin ölüm nedeninizdir ya da gücünüzdür. Birini yargılamadan önce insanlar kişinin gücüne bakar. Ne kadar tanındığınıza, yapmadığınız ya da yaptığınız hatalara, kılık kıyafetinize bakarlar.
Birini soy ismi ile yargılamak ne kadar kolay değil mi? Babası neyse kızı da odur, annesine kadar hatalıysa kızı da o kadar hatalıdır. Gerçekten cahilin hali bir başka oluyormuş.
Bay Sezer ile görüşmek için restoranda gelmiştim. Burada çalışanlardan bazıları benim adamımdı. Hazırlıklı olmam gerekiyordu sonuçta.
Olcay Bey masada oturmuş beni bekliyordu. Benimle aynı boyda, biraz kilolu, esmer, koyu yeşil gözlü bir adamdı. Gücünü bir kaç masada oturan ve bana bakan adamlardan anlamıştım. Müşteri kılıklı korumalar. Olcay Bey benden ya korkuyor ya da güvenmiyordu. Bence her ikisi de. Masaya geldiğimde ayağa kalktı, elini uzattı.
''Arzu Hanım hoşgeldiniz.''
Uzattığı elini tuttum ve sahte gülümseme mi sundum.
''Asıl siz hoşgeldiniz Olcay Bey. Misafirlerinizide getirmişsiniz yanınızda. Tek olucağımızı sanıyordum.''
''Bende öyle sanıyordum.''
Korumaları fark etmişti. Elimi çekip yerime oturdum. O da yerine oturmuştu.
''Ne konuşmak istiyorsunuz benimle?''
''Biliyorsunuz ki sizinle bir geçmişimiz var.''
''Benimle değil, babamla. Babam ve ben aynı kişi değiliz.''
''Ama sizde bu işlerdesiniz. İstesenizde istemesenizde bir geçmişimiz var. Buraya iş konuşmak için geldim.''
Sırıtarak onu izliyordum. Pakedini çıkartıp bana uzattı. İstemediğimi elimi kaldırarak belirttim. Kafasını sallayıp kendine bir sigara çıkardı. Sigarasını yakıp dumanını bana üfledi.
''Babanız bizden çocuk satın alıyordu. Onlara bakıp giydiriyor ve satıcılık yaptırıyordu. Hangi polisin aklına gelir ki güzel giyimli bir çocuğun satıcılık yaptığı?''
''Sadede gelin Olcay Bey.''
Sigarasının külünü atıp tekrar içine çekti. Bu sefer dumanı sağ tarafına üflemiş ti. Neni babamla bir tutuyordu. Ama yanılıyordu.
Babam saf kötüydü. Herkes ondan korkuyor, korktukları için saygı duyarlardı.
''Sizin de bazı işleriniz varmış duyduğuma göre. Sizin gibi bir hanımefendiyi kim organ mafyası sanır ki? Gerçekten babanızın kızısınız. Gelin, ortaklık yapalım.''
Çocukları bana satmak istiyordu. Organlarını kullanmak için. Babam öyle biri olduğu için benim de öyle olduğumu sanıyordu.
''Oğulcan Bey in üvey kardeşiymişsiniz duyduğuma göre.''
''Bunu nerden çıkardınız? Yok öyle bir şey. Abim ve ben birbirimizi çok sever ve saygı duyarız.''
Bardaktaki sudan bir yudum aldım ve bakışlarımı ona yönelttim. Elleriyle oynuyor, çenesini sıkıyordu.
''Birbirimize oynamayalım şimdi. Sizde o çocuklardan biriymişsiniz. Abinizin erkek çocuklarına ilgisi varmış.''
''Arzu Hanım! Fazla ileri gidiyorsunuz!''
''Siz on beş yaşındayken, kardeşi olarak göstermiş sizi. Sizin diğerlerinden farkınız neydi?''
Ayağa kalkıp belinden silahını çıkardı ve bana doğrultdu. İstediğim noktaya gelmiştik.
''O ağzını kapa!''
''Hâla o günkü çocuksun Olcay. Yaralı, çaresiz ve korkak. Rol yaptın değilmi? Güçlü olmak için yaptın bunu.''
Bardağı masaya bırakıp ayağa kalktım. Silah tuttu eli titriyordu. Korumalar dışında olan müşteriler çoktan çıkmışlar restaurant'tan.
''Başardın, artık güçlüsün. Kimse seni kullanmıyor artık. Çünkü korkuyorlar. Güçlü olduğunu biliyorlar.''
Adamlarımın eli belindeydi, hazırda bekliyorlardı. Müşteri kılıklı korumalar ise ayağa kalkmış izliyorlardı sadece.
''Be-ben zorundaydım.''
''Biliyorum, hâla bir çocuksun ama güçlüsün.''
Silah tutan elini yavaşça aşağı indirdim. Bir elimi yanağına koydum. Yarısına basmıştım ama bunu yapmam gerekiyordu. Yoksa düşman kazanırdım.
''Benden o çocukları almamı bekleme Olcay. Ben babam değilim.''
Birden geri çekilmiş ve çıkışı ilerlemişti. Korumaları da peşinden gidiyordu. Tam çıkacakken durdu ve konuştu.
''Bu toplantı hiç olmamış say Arzu Sarıca.''
Ve yüzüme bile bakmadan çıkıp gitti. İşte bu kadar dı. Yine kazanan bendim. Yarım kalan suyu kafama diktim. Bir insanın geçmişi en acımasız noktasıdır.
Düşmanını ve dostunu iyi tanımam gerekir. Dost dediğin ilerdeki düşmanındır. Ona kendini açarsın, günü gelir bunu yüzüne vurur. Dostunu iyi seç ki ileride fazla zorluk vermesin sana. Düşmanını iyi tanı.
Telefonumun çalması ile bakışlarımı oraya çevirdim. Kayıtlı olmayan numaraydı.
''Alo.''
''Benim, Baran.''
Numaramı nereden bulmuştu? Pakedimden bir sigara çıkarıp yaktım. Çalışanlar etrafı toplamaya başladı.
''Akşam geliceğini haber vermek için mi aradın?''
''Yatakta senin yalnız bıraktığım için üzüldün galiba.''
''Üzülseydim, beni arayamazdın. Ne istiyorsun Baran?''
''İş meselesi. Buluşmamız gerekiyor. Senin evine geliyorum.''
Baran, ben ve iş...
Aciliyeti olucakki beni arıyor. Sigaramın külünü tabağa atıp camdan dışarı baktım.
''Evde değilim. Gelmem biraz uzun sürebilir.''
Telefonu yüzüne kapattım. Benden ne istiyorsun Baran? Nu kadar acil olan ne? Sigarayı son kez içime çekip tabağa söndürdüm. Çantamı alıp ayrıldım oradan.
Araca binince şoföre eve gideceğimizi söyledim. Yarım saate yakın bir sürede eve geldim. Araçtan inince Bekir yanıma geldi.
''Baran İzvermez geldi Efendim.''
''Nerde?''
''Arka bahçede.''
Omzuna iki kez vurup arka bahçeye ilerledim. Bakalım neymiş beyimizin derdi? Mutfağın, bahçe kapısının önündeki, oturma grubunda oturuyordu. Dik duruşumla yanına ilerledim.
''Söyle bakalım. Beni arayacak kadar acil iş neymiş?''
Çantamı masaya atıp karşısındaki koltuğa oturdum.
Bir sonraki bölüm de olucaklar...
''Demek beni kıskandın, öyle mi Tutkum?''
Tutkum... Bana o Tutkum mu demişti? Tutkular vazgeçilmesi zor şeylerdir ama bir gün muhakkak vazgeçilir.
''Merak ettim.''
''Çocukluk arkadaşım.''
Gözlerimi gözlerinden kaçırdım...
Bölüm sonu.
☕☕☕☕☕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZUM
RomanceArzu Sarıca yakın bir zamanda dedesi Arda Sarıca'yı kaybetmişti. Acısını pek dışarı yansıtmayan Arzu, her zamanki gibi bu durumu da içine atmıştı. Ve sonra karşısına üniversite zamanında sevdiği adam, Cesur çıktı. Cesur sadece eskiden sevdiği kişi d...