İolas zirvesi mora çalan gri renkli devasa dağa baktı. Dağ irili ufaklı deliklerle oyulmuştu. Koridorlar dar ve küçük olsa da mağaralar bir oda büyüklüğünde genişti. Dağ öyle çok odayla oyulmuştu ki koca bir ülke sığmıştı içine.
Maglor ve Alessia ile birlikte hızlı ve çevik bir şekilde tırmandılar. Tutunma ve basma yerleri ürkütücü derecede küçük ve azdı. Yarı elfler bu konuda onlardan daha yeteneklilerdi. Aynı zamanda basamaklar da dar ve çok dikti. Tırmanırken nefes nefese kalmışlardı. En sonunda içeriye girdiklerinde Maglor'un liderliğiyle arkadaşlarının bulunduğu odaya doğru yürümeye başladı. Koridorlar öyle dardı ki iki kişinin yan yana yürümesi imkansızdı. En sonunda geniş odaya girdiklerinde savaşçı derin bir nefes almıştı. O dar koridorlar onu boğuyordu.
İçeriye girdiklerinde Aredhel hızla ayağa fırladı. Yüzü bembeyazdı. Saçları günlerdir taranmamış gibi darmadumandı ve ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerinin altını koyu halkalar bürümüştü. Titreyerek İolas'ın ellerine sarıldı.
"Lütfen onlara ulaşabildiğini söyle," diye ağlamaya başladı. Onun bu perişan hali İolas'ı üzse de geri adım atmamaya kararlıydı.
"Hayattalar. Yani en son öyleydi. Güneş Kapısı'ndan çıktıktan sonra saldırıya uğramışlar. Eleniel neredeyse ölecekmiş. Aklından ne geçiyordu senin?"
Aredhel rahatlayarak kendini bıraktı. Meaglin genç kadının omuzlarını tutarak ona destek oldu. Aynı anda genç kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. "Çok özür dilerim, çok özür dilerim. Onlara bir şey olsaydı... Benim yüzümden..."
İolas'ın yüzü duvar gibiydi. Meaglin, Aredhel'i sakinleştirmek için ona sarılmıştı. "İsteyerek olmadı bebeğim. Sakin ol. Senin suçun değil," diye mırıldandı.
"Gayet de onun suçu," diye hırladı birden İolas. "Aklından ne geçiyordu senin? Nasıl arkamızdan, özellikle de benim arkamdan böyle bir halt karıştırabilirsin? Sana nasıl güvenebilirim?"
"Gerçekten... Çok... Üzgünüm," diye hıçkırdı Aredhel nefes nefese. "Beni kandıracağı aklımın ucundan geçmezdi."
"Böyle düşünüyorsan ahmağın tek olmalısın!"
"Yeter!" Meaglin ilk defa araya girdi. "Onunla böyle konuşmana izin veremem." Meaglin kıvırcık sarı saçları ve yeşil gözleriyle İolas'ı andırıyordu. Ama aralarında bir benzerlikten fazlası vardı. İkisi de kuzendi ve Meaglin, Aredhel ile nişanlıydı. İolas soğukkanlılıkla kuzenini süzdü.
"Senin, onun bu yaptığından haberin var mıydı?"
Meaglin bu soruya karşılık olarak yüzünü buruşturdu. İolas'ın bir kaşı havaya kalktı.
"Merak ediyorum da nişanlının dahi arkandan iş çevirecek kadar nasıl bir bağın vardı amcanla?" diye sordu genç kadına. Aredhel'in yüzü soldu, dudakları titredi. Verecek cevabı yoktu.
"Senin cezanı belirleme görevini Meaglin'e bırakıyorum. Fakat burda bitmedi. Daha fazla ekibimde olamazsın."
"İolas! Lütfen! Gerçekten haberim yoktu!" diye çılgınlar gibi haykırdı Aredhel ağlayarak. "Meaglin, söyle ona!"
"Gerçekten buna gerek var mı?" diye sordu Meaglin. Sesinde ölümcül bir sakinlik vardı.
"Ona artık güvenemem Meaglin. Arkamdan iş çevirdiğini bile bile onunla birlikte nasıl bir plan kurabilirim ya da ona saklı kalması gereken şeyleri nasıl anlatabilirim? Siz durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz galiba? Senin yüzünden Eleniel neredeyse ölüyordu. O yılan kadın orada olmasaydı şimdiye çoktan ölmüştü. Sen olsan ne yapardın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...