Nil ne olduğunu anlayamamıştı. Siparişini teslim edip, karşı kaldırama geçecekken bir arabanın süratle üzerine doğru geldiğini hatırlıyordu. Sonrası çok hızlı olmuştu. Birden kendisini geriye savrulmuş bulmuştu. Kaldırama düştüğünde mide bulandırıcı bir çarpma sesi caddede yankılandı. O an herkes durmuş kazaya bakıyordu. Bir adam arabanın üzerinde takla attı. Ardından acı verici bir şekilde yere düştü. Araba ise bir an bile durmadan bastı gitti.
Çığlık sesleri, insanların bir anda etraflarına doluşmasıyla genç kadın neye uğradığını şaşırmıştı. Bir ses iyi misiniz hanımefendi diye soruyor, bir başkası o adam olmasaydı çoktan ezilmişti diyor, bir başkası panikle ambulans, ambulans diye bağırıyordu. Zorlukla ayağa kalktı. Kalçasının üzerine düştüğü için canı yanmıştı fakat o an tek derdi onu kurtaran adamı görmekti.
Kalabalığı yararak yerde oturan adama doğru yürüdü ve gözlerine inanamadı. Adamın bir kaşı kanıyordu. O kadar. Oysaki arabanın üzerinde takla atmış, hatta sesi de duymuştu. Güm diye bir ses gelmişti adamdan. Bütün kemiklerinin kırılması gerekirken sadece yerde oturmuş, sanki başı ağrıyormuş gibi kafasını bir eliyle tutuyor, ona soru soran kalabalığa kısaca iyiyim demekle yetiniyordu.
Başını kaldırdığında göz göze geldiler. Genç kadının kalbi hızlanmıştı. O adamdı! Pastaneye gelen müşteri, o kurtarmıştı onu. Dizlerinin üzerine çökerek onunla aynı hizaya geldi.
"İyi misiniz? Hemen hastaneye..."
"Ben iyiyim, gerçekten. Hastaneye gerek yok. Lütfen, herkes işine dönsün."
Bunu demesi yetmişti. İnsanlar bir süre daha ona baksa da çok geçmeden dağıldılar. Sadece Nil kalmıştı geriye. "Emin misiniz? İç kanama geçiriyor olabilirsiniz. Ben hemen bir taksi bulurum."
Adam birden koluna dokundu. Nil'in paniklemiş haline gülümseyerek tepki göstermişti. "Gerçekten iyiyim, sadece kalkmama yardım ederseniz, sevinirim."
Genç kadının paniği azalmıştı. Belki de kendisi fazla abartıyordu. Adam iyi duruyordu. Duyduğu sesi, şokun etkisiyle çok büyük bir gümbürtü olarak algılamış olabilirdi yanlışlıkla. Adamın kolunun altına girdi, bir elini de beline doladı. Kokusu içinde heyecanlı bir kıpırtı hissetmesine aynı zamanda zihninin karanlık bölgesinde bir karıncalanmaya neden olmuştu. Bu kokuyu daha önce bir yerlerde duyduğuna emindi ama nereden ve kimden duyduğunu bilmiyordu. Birlikte ayağa kalktılar, adam neredeyse ağırlığını hiç vermemişti.
"Kaşınız çok kanıyor." dedi kaygıyla. Gerçekten de deli gibi kanıyordu. Ayrıca kendisini adama karşı çok mahçup hissediyordu. "Evim pastanenin hemen üzerindeki katta. Lütfen benimle gelin, yaranıza bakayım. Hayatımı kurtardınız."
Alarik umduğundan daha iyi bir teklif almıştı. Keyifle gülümsedi ve genç kadının teklifini kabul etti. Aslında onun desteği olmadan da yürüyebilirdi. Fakat ona yakın olmak, kokusunu duymak mutlu ediyordu onu. Çünkü hala aynı kokuyordu. Değişmemişti kokusu. Bakışları gibi. Fakat şimdi duygusal konuları düşünme zamanı değildi. Aragathi'nin etrafta olduğunu hissetmişti. Uzun bir süredir kendisini saklasa da öfkesinin keskinliği onu ele vermişti. Arabayla saldıran o olmalıydı. Alarik'i görmüştü.
Nil ise o sıralarda yaptığının ne kadar doğru olduğunu düşünüyordu. Henüz tanıştığı bir adamı evine davet etmek ne kadar güvenilirdi? Göz ucuyla adama baktığında iç güdülerini dinledi. Her zaman iç güdülerini dinler, hiç de yanılmazdı. Bu adamı tanımıyordu, katil ya da sapık olabilirdi. Yine de bu adama karşı bir güven hissediyordu. Nedenini asla anlamayacak ve anlatamayacaktı.
Evi, pastanenin üzerindeki kattaydı. İki katlı, küçük bir binaydı. Genç kadın kapının kilidini açarken Alarik duvara yaslanmış, vücudundaki ağrıların dinmesini bekliyordu. Yaralanmadığı, acı çekmediği anlamına gelmezdi. İçeriye girdiklerinde Nil hemen holdeki ışığı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...