♣️3♣️

2.4K 204 61
                                    

Pencereler kalın perdelerle örtülüydü. Güneş ışığının zar zor sızdığı odaya loş bir hava katıyordu. Pencere kenarlarına, kitaplığa ve sehpalara dizilmiş tütsülerden ağır kokulu ince dumanlar süzülüyordu. Nil tütsü kokusunu çektikçe bayılacakmış gibi hissediyordu kendisini. Ne işim var burada diye belki de yüzüncü kez söylenmişti. Bir şeyler yapabilmek adına yöneldiği kitaplığa tıkıştırılmış kitapları incelemeye çalıştı. Çoğu siyah deriyle kaplıydı. Tuhaf simgeler ve adlardan oluşuyordu. Bir tanesinde Şamanizm, başka birinde Paganizm yazıyordu büyük harflerle. Bir düzene göre dizilmemişti kitaplar. Büyüklü küçüklü fark etmeksizin sıkıştırılmışlardı, kimisinin aralarından kağıtlar sarkıyordu. İnce bir kitap dikkatini çekmişti o an. Siyah kapağında beyaz harflerle Maia yazıyordu. Kaşları çatıldı. Maia da ne demekti? Kitabı incelemek isteyerek, almak için uzandığında arkadaşı heyecanla yanına gelmişti.

"Sana bu kadın harika demiştim! Moralimi yerine getirdi. Hadi, lütfen bir de sana baksın!"

Nil isteksiz bir bakış attı. "Böyle şeylere inanmadığımı biliyorsun. Paramı bu tarz palavralara harcamak istemiyorum."

"Hiç de palavra değil." diye fısıldadı arkadaşı falcı kadının duymaması için. Fakat kadın çoktan duymuştu. Dikkatli gözlerle Nil'i inceliyordu.

"Ben sahtekar değilim genç bayan." dedi ağır bir sesle.

Nil kıpkırmızı kesildiğini hissetmişti. Utana sıkıla kadına baktı. Ellili yaşlarında, tuhaf görünüşlü bir kadındı. Siyah gözlerini simsiyah bir kalemle boyamıştı. Dağınık siyah saçları, kıvırcık makarna gibi tepesinden fışkırıyordu. O da onları zapt etmek ister gibi kara boncuklarla süslenmiş kırmızı bir fularla başlamıştı. Siyah bir bluz, çingene eteği gibi renkli uzun bir etek giymişti. Uzun tırnakları ojeliydi ve kemikli parmakları sigara içmekten sararmıştı.

"Öyle demek istememiştim. Fallara inanmam."

Kadın ağır çekimde başını salladı. "Anlıyorum." dedikten sonra bakmadan elini sigara paketine uzattı. Demek ki pakedi hep aynı yere koyuyordu. İnce, uzun bir sigara çıkarıp yaktıktan sonra derin bir nefes çekti. Uzun bir süre de zehirli dumanı çıkarmadı içinden. Gözleri hala genç kadının üzerindeydi. En sonunda dumanı dışarı üflediğinde incelemesini bitirmiş gibi başını çevirip sigarayı kül tablasına koydu. Eline yıpranmış kartlarını aldı.

"Farklı bir auran var." dedi kadın. "İlk defa senin gibisini görüyorum."

"O ne demek?" Soran arkadaşıydı. Nil ilgilenmezdi böyle şeylerle ama kadının söyledikleri nedense zihninde takılı kalmış, meraklı tilkilerine ağız sulandıran bir av sunmuştu.

"Karmaşık bir renk cümbüşü. Sanki ikinci bir aurayı zorla ilkinin üzerine yamamışlar gibi."

"Nasıl yani?" Bu sefer dayanamayıp soran o olmuştu. Kadın, başını kaldırıp karanlık bir bakış attı.

"Asıl renklerine ait değil gibisin."

"Asıl rengim neymiş?"

Kemikli parmakları ustaca kartlarını karıyordu. Yavaş yavaş kartları masaya dizmeye başladı. "İndigo."

Nil kaşlarını çattı. O ne biçim bir renk adıydı? "Hiç öyle bir renk duymadım." diye söylendi bir kaşını havaya kaldırarak. Sesinde hafif bir meydan okuma vardı. Kadın delici siyah gözlerini genç kadının gözlerine dikti.

"Çivit mavisi."

"Peki çivit mavisi yerine hangi renk görünüyor?" diye araya girdi arkadaşı. Nil'in midesi kasılmıştı. Mavi renk zihninin gerisinde huzursuzluğa neden oluyordu.

Yıldızların Kızı / ELENIELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin