Nil'in çığlıkları Alarik'in eliyle ağzını kapatması ile boğuk bir mırıltıdan ibaret olmuştu. Genç kadının bedeni gördüğü sahne ile yaprak misali titriyordu. Alarik, sırtını göğsüne yaslayarak onu iyice kendisine çekti. İnsanlar henüz onları fark etmemişlerdi. Dizlerinin üzerinde bir öne eğilip, bir doğrularak tek bir ağızdan aynı kelimeyi tekrarlıyorlardı.
"Amaru! Amaru!Amaru! Amaru!"
Bu korkunç uğultuyu geceyi yırtarcasına yankılanan tiz bir çığlık bastırdı. Kafalar onlara döndü. Lamia başını geriye atmış korkunç bir çığlık atıyordu. Nil buz kesmişti. Alarik'in kollarının onu sıkıca sardığını hissetti. Bakışları kapıya döndü. Aklında tek bir şey vardı. Buradan kaçmak. Fakat kapıda o siyah boşluk yoktu.
Lamia çığlık atmayı kestiğinde hızla ona döndü. Genç kadın birden iki büklüm olmuştu. Tıslıyor, kasılıp, bükülüyordu. Önce saçlarındaki yılanlar havalandı. Zehir akıtan ağızlarını kocaman açarak saldırmaya çalışıyorlardı. Ardından Lamia'nın teninin rengi değişti. Yeşil ve pul pul olmuştu. Kıyafetleri yırtıldı. Bacakları birbirlerine yapışmıştı. Hızla büyük yeşil pullarla kaplandı. Bacakları yok olmuş yerine mide bulandırıcı, beş metre boyunda bir kuyruk almıştı. Çatal dilini dışarı çıkararak tısladı. İnsanlar korkuyla birbirlerine sığınmışlardı.
Lamia değildi karşılarındaki yaratık. Kocaman bir yılandı. Kırmızı gözleri ikiliye döndü ama onları tanıdığından emin değildi Nil. O artık bambaşka bir alemdeydi. Yüzünde yeşil renkte pullar vardı. Parmakları ince ve uzundu sanki küçük yılanlar gibi duruyorlardı. Kızgın bir tonla onlara tısladı.
"Efendini unutma Maran." Alarik'in sesi alçak ama sert çıkmıştı. Nil'i garanti altına almak isteyerek arkasına aldı. Lamia'nın onlara zarar vereceğini zannetmiyordu. Fakat onun dönüşümüne ilk defa şahit olduğu için ne yapacağını tam olarak kestiremiyordu. Nitekim Lamia'nın kırmızı gözleri açık sarıya döndü. Ardından dikkatini onları izleyen kalabalığa çevirdi ve müthiş bir hızla üzerilerine doğru süründü. Halk çığlıklar atarak sağa sola kaçıştı. Yılanın tek bir hedefi vardı. O da kanla kaplı zeminde yatan cesetti.
"Hayır, hayır, hayır!" diye bağırdı Nil kendinden geçmeden önce. "Bunu yapamaz!" Alarik onu sakinleştirmek istese de genç kadın önce iki büklüm olup yere kustu. Alarik onu belinden yakalamasaydı kendi kusmuğunun üzerine düşecekti. Kendinden geçen kadını hızla kucakladı ve Lamia'nın olduğu tarafa bakmamaya çalışarak kapının arkasına saklandı. Lamia eski haline dönene kadar, Nil kucağında, kocaman taşın dibine oturdu ve törenin bitmesini bekledi.
♣️
Şafak sökerken Nil kaskatı bir halde Alarik'in kucağında uaynmıştı. Büyücü yaslandığı duvarın dibinde akşamdan beridir hiç kımıldamadan durmuş, başını duvara yaslamış uyukluyordu. Nil'i uyandıran o tuhaf ürpertiydi. Nitekim gözlerini açtığında keten elbiseleri içinde on küsür köylünün ilkel ama etkili bir silah olan mızraklarını onlara doğrultmuş vaziyette izlediklerini görmüştü.
Dirseğiyle Alarik'i hafifçe dürtünce büyücü hızla gözlerini açtı. Karşısındaki manzara ile Nil'e daha çok sarılmıştı. Adamların aklından ne geçtiğini görebiliyordu. Onlar yabancıydılar ve öldürmek istiyorlardı.
Alarik hepsinin gözlerine birden bakarak zihinlerine giremezdi. Bu yüzden gözlerini kapatarak konsantre olmaya çalıştı. Öldürülmelerine ramak kala bunu yapmak çok zordu ama denedi. Alnının ortasından bir ışık huzmesinin yayıldığını ve adamların çevresini sardığını hayal etti. Tek bir şey geçirdi zihninden. Amaru!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasía"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...