Alarik konsantre olmaya çalışarak genç kadının gözlerinin içine bakıyordu. Nil aptallaşmış bir ifadeyle öylece oturmuş, boş boş ona bakmaya başlamıştı. Lamia saklandığı masanın arkasından yavaşça çıktı.
"Uzun ömürlü hayatımda ilk defa böyle bir şey gördüm. Bu da ne?" diye ciyakladı dehşetle. Alarik titreyen ellerle alnındaki ter damlacıklarını silerken Nil'in her an hipnozdan sıyrılıp saldırma olasılığının olup olmadığını düşünüyordu.
Genç kadın uyandığında önce anlamayan gözlerle ikiliyi süzmüş, ardından omzundaki yara izine dokunmuştu. Sonra da muazzam bir sinir patlaması yaşamış, ağlamaya, bağırmaya ve ikiliye eline geçen her şeyi fırlatmaya başlamıştı. Fiziksel şiddeti son bulduğunda ise zihinsel şiddeti başlamıştı. Asıl orada ipin ucu kaçmıştı ya. Nil aniden yere düşmüş, titreyerek, sarsılarak, ağzından köpükler çıkararak nöbet geçirmişti. Gözleri yuvarlarında ters dönmüş büyük bir acıyla kıvranıp durmuştu. Biri sanki çivili bir kamçıyla vuruyormuş gibi her acı darbesinde başını geriye atıp acıyla haykırıyor, haykırışıyla birlikte evdeki eşyalar kendiliğinden havaya savruluyor ya da yeri boyluyordu. Lamia uçuşan eşyalardan, duvarlara, yerlere çarparak kırılan tabak ve bardaklardan korunabilmek için masanın arkasına saklanmıştı. Ampuller patlamış, duvara sabit duran televizyon yere düşmüş, cam ekran tuzla buz olmuştu. En sonunda Alarik genç kadına ulaşabilmiş, istemeyerek de olsa bir nevi genç kadının zihnine tecavüz ederek krizi bastırmaya çalışmıştı. Genç kadın en sonunda titremeyi kesmiş, çektiği hayali acıdan uzaklaşmış, güçlü bir soluk alarak durgunlaşmıştı. Alarik, onu daha fazla hırpalamamaya çalışarak koltuğa oturtmuştu.
Karşısında oturan perişan haldeki kadını görünce üzüntüsünden kahroluyordu. Kocaman açılmış, akları kızarmış gözleri boş bir ifadeyle bakıyordu. Omzu yırtık kazağı iyice yırtılmış, siyah sütyeni ortaya çıkmıştı. Pantolonu bile kan olmuştu. Saçları dağılmış, kızarmış yüzünde usul usul yaşlar akmaya devam ediyordu. Ona ne olmuştu? Hala elf güçleri var mıydı? Ruhunun gerisinde nasıl bir çatlak oluşmuştu? İyileştirmesi mümkün müydü?
"İtbarak'ın dehşetinden aklını kaçırmaması mucize olurdu zaten ama büyü gücü?" Lamia şaşkın şaşkın konuşmaya devam ediyordu. "Elf değil ki! Yoksa hala elf mi?"
"Bilmiyorum. Bunu sadece Glíven anlayabilir. Yarı elfleri en iyi o bilir."
Lamia uzun bir ıslık çalarak Nil'in yanına oturdu. Dikkatle genç kadına baktı, bir elini gözlerinin önüne getirerek parmaklarını şıklattı. Genç kadın gözlerini bile kırpmamıştı.
"Rahat bırak onu."
Alarik'in ters sesiyle Lamia geri çekilerek koltuğa yaslandı. "Aman yemedik sevgilini." Küçük çantasını açıp içinden el aynası ve ıslak mendil çıkararak akmış makyajını temizlemeye başladı. Dik dik yüzüne bakan büyücüyü görünce başını ne var der gibi salladı.
"Bu dağınıklığı toplamamız lazım."
"Ben temizlik yapmam."
Alarik'in kaşları alayla havaya kalktı. " Bir daha kriz geçirirse bütün bu kırık cam parçalarına ne olur sence?"
Lamia homurdanarak yerinden kalktı ve büyücünün uzattığı faraşla küreği aldı. Hiç konuşmadan kırk dakika boyunca cam kırıklarını süpürdüler. Bu süre zarfında Nil hareket etmeden, gözünü bile kırpmadan hülyalı bir halde onları izlemişti . Alarik bundan sonraki adımının ne olacağını düşünüyordu. Lamia, Nil'in eski hayatını hipnozla yavaş yavaş hatırlatması gerektiğini söylemişti. Her seans on beş dakika sürecek, bir gün aralıklarla yapılacaktı. Bu sırada hangi anıyı görmesi gerektiğini seçemeyeceklerdi. Bütün anılarını hatırlayamazdı. Hepsi ona fazla gelirdi. Belirli sayıdakileri görecekti ve neyi gördüğünü o anlatmadan bilemeyeceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...