♣️15♣️

1.5K 143 26
                                    

Ev patladığı sırada arabanın içindeki grubu derin bir sesizlik kaplamıştı. Arabayı Maglor kullanıyordu. Araba bir Dacia Lodgy idi. Kahverengi kenarlı, krem rengi koltukları vardı ve yedi kişilikti. Konforlu ve oldukça geniş bir araçtı. Maglor'un yanında Alessea oturuyordu. Onların arkasındaki ikili koltukta Aredhel ve Maeglin, onların arkasında Iolas ve Aron, en arkadaki ikili koltukta ise uyumayı bahane edip tek başına uzanan Dara vardı. Ev büyük bir gürültüyle patladığında Maglor hariç herkesin kafası arkaya dönmüştü.

"Lamia'nın zamanlaması kusursuz." diye mırıldandı Alessea ironi dolu bir sesle. Herkes rahatsızca kıpırdandı oturdukları yerde.

"Sence haberi var mıydı?" diye sordu Aredhel.

"Mornor'a casusluk ediyor bile olabilir. Ben o kadına güvenmiyorum."

Aron düşünceli bir sesle fikrini belirtti. "Hisleri çok kuvvetli. Yılan olduğu için sanırım. Aragathi'nin de varlığını hissedebiliyor. Büyücüden saklanabilse de ondan saklanamıyor. Tehlike anında hemen uyarıyor."

"Bizi uyarmadı sadece yola çıkmamız için acele ettirdi."

"Ona ben de güvenmiyorum." dedi Iolas ağır ağır. "Büyücünün de güvenmediğini biliyorum ama valarlar, onun bizimle birlikte olması gerektiği konusunda ısrarcılar. Şimdilik büyücünün gözetiminde."

"Ben büyücüye de güvenmiyorum." diye burun kıvırdı Alessea.

"Sana birilerine güven diyen yok zaten, dikkatli ol yeter." Dara'nın tersleyen sesi arkalardan gelmişti. Alessea gözlerini devirerek önüne döndü.

"Melezlerle işbirliği yaptığıma inanamıyorum."

"Korkma, melezliğimiz bulaşıcı değildir."

Alessea ağzının içinde homurdanmakla yetindi. Onunla kavga etmek istemiyordu. Hırçınlığının ve öfkesinin nedeni Dara değildi çünkü. Iolas'ın dengesiz tavırlarıydı. Beş yıldır iyi kötü bir beraberlikleri vardı. Elbette sevgili değillerdi ama birliktelerdi işte. Aralarında bir uyum vardı, bir çekim vardı. Bu yadsınamazdı. Fakat beş yıl sonra ilk kez bu kadar uzaktı ona. Nil ile karşılaşacağını öğrendiği andan itibaren Alessea'dan uzaklaşmıştı. Canı yanıyordu. Verdiği değerin karşılığının bir hiç olduğunu gördükçe canı acıyor ve daha çok öfke doluyordu. Başını çevirip, dolan gözlerini Maglor fark etmesin diye camdan dışarıya çevirdi.

Yolculuk o andan itibaren sessiz geçmişti. Herkes kendi düşüncelerinde kaybolmuştu. Bir ara uyuklamaya başladılar. Saat gece yarısını geçerken Maglor yavaşladı. Karanlık bir ormanın içine girmişlerdi. Önce farları söndürdü. Karanlıkta ağır ağır biraz daha ilerledikten sonra tamamen durdu. Arabanın durmasıyla birlikte başlar yavaşça havalandı. Orman ürkütücü derecede sessizdi. Ne bir böceğin sesi ne de baykuş ötüşleri, hiçbir ses yoktu. İşte bu şüphe vericiydi. Yürekleri tedirginlikle atsa da korkularını belli etmeden araçtan çıktılar. Büyük bir sakinlikle silahlarını kuşandılar. Konuşmasalar da birbirlerini anlamışlardı. Bir tuzak vardı. Ya onun içindeler ya da onun içine düşmek üzereydiler.

Birbirlerinden uzaklaşmadan grup halinde ilerlemeye başladılar. Sadece Dara arkalarında biraz mesafe bırakarak geliyordu. Yaprakları bile kıpırdamayan ağaçları izliyordu. Sanki bir şey göğsünün orta yerine oturmuş gibi nefes almakta zorlanıyordu. Bir terslik vardı ve o bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Beş on metre ilerlemişlerdi ki Eldar'ın üzerine kurulduğu dev dağa ulaşmışlardı. Aron ve Ela, Eldar işgale uğradığında buradan kaçmışlardı. Zindanlara açılan bir tünel kazılmıştı yarı elfler tarafından.

Tünelin kapalı girişine geldiklerinde Aron açmak için öne geçti. Bu onun eseriydi, nasıl açılacağını da o bilirdi. Ellerini toprağa koydu. Alçak sesle mırıldandığı sırada kehribar rengi gözlerinde gümüş benekler belirdi. Geri çekildiği sırada toprak sanki heyelan olmuş gibi dökülmeye başladı. Ortaya halka şeklinde karanlık bir tünelin ağzı çıkmıştı.

Yıldızların Kızı / ELENIELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin