"Siz ne dediğinizin farkında mısınız?" diye bağırdı avazı çıktığı kadar Nil. O an Alarik yüzünü avuşturuyor, Lamia ise tırnaklarını inceliyordu. Nil öfkeyle kapının önünde volta atmaya başladı. Nefretini bastıramadan Lamia'ya döndü. "Sen nasıl bir şeytansın?"
"Teşekkür ederim canım." diye mırıldandı Lamia umursamayan bir sesle. "Şimdi izninle kapıyı açabilir miyiz?"
"Hayır! Yani evet! Yani kan dökmeden aç!"
"İşte o mümkün değil."
"Ne demek mümkün değil?"
"Bak cici kız, bu boyutlar arası bir kapı. Buraya öyle elini kolunu sallayarak girip çıkabileceğini mi sandın? Kan bedeli ödenmeli."
"Masum bir kan!"
"Fark etmez! Bu kara büyü. Kendiliğinden bir kapı belirip de çıkmıyor ortaya. Zamanda delik açmak demek bu kalın kafalı. Delinen en büyük yasak! Her yasağın bir bedeli vardır anladın mı? Yaratıcının buyruğundan her çıktığında ruhun kirlenir."
"Senin bir ruhun yok."
"Yok! Çünkü ben insan değilim, unuttun mu? Ben şeytanın buyruğuna giren ilk varlığım. Mornor, Valar, Eru bunlar elflerin süslü kelimeleri. Ama hepsi özünde aynı. Ben şeytanın karısı olmayı kabul ettim. Etrafa kötülük salması için milyonlarca iblis doğurdum. Aklının alamayacağı kadar çok kan akıttım. Bu kapıyı da ben açtım. Ve bu kapıyı açmak istiyorsan, eğer bu rezil yerden gitmek istiyorsan, o tören yapılmak zorunda."
Nil çaresizce Alarik'e döndü. "Sen büyücü değil misin? Bu dünyadan bile değilsin! Lütfen Alarik, bir yol bulabilirsin. Masum birinin katledilmesine dayanamam. Hayatım boyunca yüreğimde taşırım bu vicdan azabını. Bana bunu yapma, yalvarırım."
Alarik'in çaresiz bakışları bir cevaptı. Nil gözlerinden dökülen yaşlarla kapının dibine oturdu. Yaşlarla dolup taşan gözleri karşısındaki piramide dikilmişti. O da bir piramitte kurban etmişti kendisini. Piramitler, kurbanlar içindi. "Boyutlar arasında geçiş yapabilmek için ya kendini öldürmelisin ya da bir başkasını." diye mırıldandı bir anda. Bakışları Alarik'e döndü. "Beni bu yüzden o gün kurban ettin. Aslında Sirius'a sadece o gün gidebildiğin bir yalandı değil mi? Birinin piramidin birinde kurban edilmesi yeterliydi. Ah, bir de yıldızın konumu önemliydi." Bu sefer kapıya döndü. Geldiği yerdeki haline göre daha parlak, daha sağlamdı. Taş bloğa dokundu. "Birinin ölmesi gerek. Ruhunun diğer aleme geçiş yapabilmesi için bir kırılma oluyor o an. Ve sen de o anı yakaladın." diyerek Lamia'ya döndü.
"Zamanın kırık noktasını her yerde bulamazsın."
"Zamanın kırıldığı o yerlerde hep bir piramit var. Neden piramit?"
"Hadi küçük kız. Bunun cevabını bulabilirsin." diye fısıldadı Lamia keyifle gülümseyerek. "Piramitlerin geometrik şekilleri nedir?"
Nil geometriden anlamazdı pek. Ama bunun cevabı zor değildi. "Üçgen prizma. Işık vurursa kırılma olur ve..."
"Aydınlanır evren." diye kıkırdadı bastıramadığı bir heyecanla Lamia. "Piramitlerin sırrı bu, evet. Onlar başka alemlere kapı açabilmek için varlar. Bir insanın ruhu bedeninden ayrıldığında, yani ışık piramide vurduğunda, bir kırılma yaşanıyor ve o renkler zamandaki kırılmayı ortaya çıkarıyor. Şeytanın bile aklına gelmez." Hırıltılı bir şekilde güldü. "Ama benim aklıma geldi."
"Senden nefret ediyorum." diye mırıldandı Nil sessiz bir öfkeyle. Alarik yanına oturarak ona sarıldı.
"Başka seçeneğimiz yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...