♣️25♣️

769 86 4
                                    

"Buraya neden Haykıran Cadılar Vadisi diyorsunuz?"

Şafak yeni söküyordu. İki tepenin arasındaki vadinin ortasında ince, pembe halkasıyla güneşin ilk ışıkları belirmişti. Rüzgar hafif bir esintiyle yüzlerine çarpıyordu. Küçük ama gördükleri en güzel vadiydi burası. Yumuşak yeşil eğrelti otlarının, altın sarısı düğün çiçeklerinin pırıltılarının dolduğu çok güzel bir vadiydi. Diğer çiçekler henüz derin uykularından uyanmamışlardı. Dara bu nefis kesici manzarayı seyrederken bir yandan da annesinin yumuşak tınısını duymayı bekliyordu. Fakat ses soluk yoktu.

"Bazen rüzgar o kadar sert esermiş ki sesi çığlık gibi çıkarmış."

"Bunun cadılarla ne ilgisi var?"

Dara gözlerini devirdi. "Eskiden burada cadılar yaşarmış. Çok eskiden. Henüz kapılar oluşmadan önce."

"Cadılar pis yerlerde yaşar diye biliyordum. Bodrum katları, mağaralar, karanlık ormanlar."

"İnsanlar tarafından avlanmaya başlayınca saklanır oldular. Kahinler ve cadılar, hayat görüşleri aynı olmasa da birbirlerine benzerler bir bakımdan." Genç kadın konuşurken yürümeye devam ediyordu. "Amaçları farklı olsa da metotları benzerdir. İksirler, fallar, büyüler. Kahinlerin büyü gücü cadılara nazaran sınırlıdır. Uçamazlar mesela. Ama iki tür de iksirler ve büyüleri için otlara ve hayvanlara ihtiyaç duyar."

"Yapacağımız şey bu mu? Yürüyen ölüleri yok etmek için büyü mü yapacaksın?"

"Sanırım." Ne yapacağını Dara'da bilmiyordu. Sadece annesinin yönlendirmesine ihtiyacı vardı. Onun da ne zaman müdahale edeceğini bilmiyordu.

"Sen de fal bakmayı biliyor musun?"

"Denemedim. Bilirsin, ben daha çok elflerin dünyasında yaşadım. Annemin ırkı hakkında pek bilgim yok açıkçası. Otlarını hatırlıyorum, iksir dolu tüplerini, şifalı ilaçlarını. Ama sadece hatırlıyorum. Hayal meyal."

"Madem bu konuda hiçbir bilgin yok, bahsettiğin büyüyü nasıl yapacaksın?" İolas'ın sesinde hafif bir öfke tınısı vardı. "Ne yaptığın hakkında bir fikrin var mı senin?"

Dara bir hışımla ona döndü. Menekşe rengi gözlerinde kıvılcamlar parlıyordu. "Sana bana güvenmeni söyledim savaşçı. Sen de kabul ettin diye hatırlıyorum. Neden hala uzatıyorsun?"

İolas yavaşça gülümsedi. Daha çok alay eder gibiydi. Dara midesinin allak bullak olduğunu hissetti. Annesinden de ses soluk gelmiyordu. Acaba bir daha onun sesini duyabilecek miydi? Yoksa artık konuşmayacak mıydı? Gitmiş miydi? Derin bir nefes aldı. Yanında böyle sinir bozucu bir elf varken annesini nasıl duyabilirdi ki? "Benim biraz yalnız kalmam lazım," dedi aniden. Sesi yorgun çıkmıştı. "Sen ne istiyorsan onu yap."

"Vaktimiz..."

"Vaktimizin olmadığını ben de biliyorum! Bana biraz izin ver! Lütfen!"

Genç kadının yüzündeki ifade İolas'ın alaycılığını silip attı. Panik vardı. Panik yaparsa başarılı olamazdı. Çantasını yere attı. "Pekala. Biraz uyusam fena olmaz."

"Teşekkürler."

Genç kadın diken üzerindeymiş gibi kaskatı bir halde vadinin içinde ilerledi. Kuş cıvıltıları ve yavaş yavaş uyanan doğanın içerisinde biraz yürüdü. Ardından bir ladin ağacına yaslanarak yere oturdu. Gözlerini yumup dinledi. Güneş yükselmiş, her yer aydınlanmıştı artık. Dara'nın uykusu geliyordu. Otların içine uzanıp gökyüzüne bakmaya çalıştı fakat göz kapakları kapanıyordu. Tam o sırada zihninde uzaklardan gelen melodik ve ağdalı bir ses duydu. "Gece yarısını bekle, canım."

Yıldızların Kızı / ELENIELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin