"Rahat dur." diye söylendi dişlerinin arasından Lamia. Alarik homurdanarak kravatını çekiştirdi. Bir takım elbisenin bu kadar rahatsız edici olduğunu bilmiyordu. Gözlerini kısarak iki katlı emniyet binasını inceledi. Lamia özellikle en kalabalık olduğu anı seçmişti. Aklında ne vardı bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı, o da bu binanın içinde büyü yapma olasılığı yoktu. Bunun nedeni hakkında da en ufak bir fikri yoktu.
Lamia elindeki deri evrak çantasını şöyle bir düzelttikten sonra emin adımlarla binaya girdi. Alarik'de onun peşine takılmıştı. Siyah şifon bir askılı, altına da dizinin üstünde biten siyah kalem etek giymişti. Ayaklarında kırmızı renkli stilettoları vardı. Yürüyen cazibeydi adeta. Nitekim direkt ilgi çekmişti.
"Merhaba." dedi hızlı hızlı karşısındakinin cevap vermesini beklemeden. "İsmim Zühre Yıldız ve meslektaşım Deniz Arkın. Nil Atasoy'un avukatlarıyız. Müvekkilimiz ile görüşme talep ediyoruz."
Görevli polis karşısındaki kadını baştan ayağa inceledi. Ardından bakışları Alarik'e yöneldi. "Kimliklerinizi görebilir miyim?"
Sakin ve emin tavırlarla kimliklerini çıkarıp görevliye teslim ettiler. Adam kısa bir incelemenin ardından onlara geri verdi. Kafasını küçük ofisin kapısından içeriye sokup masada oturan meslektaşlarına döndü. "Nil Atasoy'un avukatları geldi. Getirin bayanı."
Üniformalı bir kadın polis başını sallayarak hızlı adımlarla odadan çıktı. Adam bu sefer Lamia ve Alarik'e döndü. "Buyrun, şu odaya geçin."
Küçük, gri bir odaya girdiler. Bir masa ve iki sandalye vardı. Lamia sandalyeye oturup, elindeki çantayı da masanın üzerine koydu. Görevli bir sandalye daha getirerek karşılarına koydu. "Çay ister misiniz?"
"Teşekkürler. Almayalım." Lamia'ya cevap hakkı tanımadan Alarik konuşmuştu. Lamia vereceği cevabı yutmak zorunda kalarak şirince gülümsedi. O sırada kapıdan içeriye Nil girdi.
Alarik, onu görünce içinde körüklenen delice sarılma isteğini zor zapt etmişti. Bir gecede zayıflamıştı genç kadın. Yüzü bembeyaz olmuş, gözlerinin altında mor halkalar belirmişti. Titriyordu. İkiliye bakarken dudaklarını kemirerek karşılarındaki sandalyeye oturdu. Polisler de gidince üçü baş başa kalmıştı.
"İyi misin?" Alarik endişeyle genç kadını süzdü. Korkudan ödü patlamış gibiydi.
"İyiyim. Zor bir gece geçirdim. Haberleri gördünüz mü?"
"Ne haberi?"
Lamia ikiliyi dinlemeden çantasını açmış, içini karıştırıyordu ki Nil'in cevabıyla durmak zorunda kaldı.
"Bineceğimiz uçak düşmüş."
Alarik'in dudakları gerilip tek bir çizgi halini aldı. Lamia ile kısa bir bakış attılar birbirlerine. Kolay kolay sarsılmayan Lamia bile tedirgin olmuştu. "Biliyorlar." diye mırıldandı Alarik. "Harika." Büyük bir dikkatle Lamia'ya inceledi. "Nasıl biliyorlar acaba?"
Genç kadın, Alarik'in imasına omuz silkti. Çantasının içindeki gizli fermuarı bulup açtı. "Önceliğimiz Nil'i kurtarmak. Muhtemelen başka plan yapacağız."
Nil, yaşadığı gerginlikten dolayı hastalanacakmış gibi hissediyordu. Gece kodes arkadaşıyla tanışma fırsatı olmuştu. Tam uykuya daldığı anda hissettiği kıpırtı ile gözlerini açmıştı. Örtünün altındaki kütle hareket ediyordu. Kalbi boğazında atmaya başlamıştı adeta. Bir kaç kez yutkunmaya çalışsa da boğazı kuruydu. Sırtını iyice demir parmaklıklara yasladı titreyerek. Kütle ağır ağır ayağa kalkıyordu. Tamamen kalktığında üzerindeki örtü de yere düştü. Nil, karşısında gördüğü şeyin dehşetiyle yeri göğü inleten bir haykırış koparsa da kimse onu duymadı. Uzun boylu, vücudu komple yanmış, kömürden oluşan bir cesetti bu! Gözleri iki boş çukurdan ibaretti. Yanmış ellerini ona doğru uzatarak ilerliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...