Yarı elfler savaş için hazırlanıyorlardı. Aron ve Dara gittiği günün hemen ardından Surion'u boşaltmış çevrelerini saran yakut mavisi, yüksek dağlara sığınmışlardı. Dağlar öyle yüksek ve engebeliydi ki yarı elfler ve dağ keçileri dışında başka bir canlının tırmanması neredeyse imkansızdı. Nereye adım atmaları, nereden tutunmaları gerektiğini bir tek onlar biliyordu. Bu nedenle hiç sıkıntı yaşamamışlardı. Hatta Aron'un öngörüsü doğru çıkmış, gittikleri günün gecesi şehre baskın yapılmıştı. Surion'un bir kez daha yakılıp yıkılışını dağlarda saklandıkları mağaralardan izlemişlerdi. Ki bu mağaraları bulmak, kaybolmadan içlerinde yürümek de beceri gerektiriyordu. Yarı elfler için bir silah gibiydi bu tüneller. Seslerin yankılandığı mağara tünelleri öyle çoktu ki yolunu bilmeyen aşağılara, daha aşağılara giderek kayboluyor ve bir daha gün ışığını göremiyordu.
İolas oturduğu tepenin üzerinde telefonu kapatırken içini çekerek yıkılmış şehrin kalıntılarına baktı. İlk defa yarı elfler için üzüntü duydu. Onların tercih ettiği bir şey değildi yarım kan olmak. Ama sırf bu yüzden dışlanmışlar, değersiz görülmüşlerdi. Oysaki tek dertleri yurt edinebilmekti. Eldar'da pek çok kez hasar almıştı ama Surion kadar harabeye dönmemişti hiç.
Eleniel'in iyi olduğuna sevinmişti. Alarik ile olan bağları canını sıksa da eskisi kadar acı vermiyordu. Eleniel'in iyi ve mutlu olmasını istiyordu. Büyücüyle mutluysa onun payına düşen geri çekilmek olmalıydı.
Oturduğu kayadan kalkıp uzakan devasa dağların arasında bir nokta gibi görünen mağara ağzına geldi. İçerisi karanlıktı ve sessizlik hakimdi. Elfler daha ilerideki sol tünelde ve aşağıdaki bir koridordaydı. Yolu zihnine kazımıştı. O sırada sağdaki tünelden ateşli bir ses duydu.
"Bunu başarabilirim. Bana güvenmek zorundasın."
Bu Dara'nın sesiydi. Yine ne haltlar karıştırıyordu acaba diye düşündü. Kimle konuştuğunu merak ederek tünelin ağzına yaklaştı sessizce. Biraz sonra çok alçak sesle konuşan Gliven'in sesini duydu. "Başaramazsın demiyorum Dara. Tehlikeli, çok tehlikeli."
"Katılacağımız savaş tehlikeli değil mi sanki? Hadi ama Gliven, çıkar ağzındaki baklayı. Gitmemi sen de istiyorsun ama başka bir şeyi kabul ettirmek istediğin için uzatıyorsun."
Yaşlı büyücü hafifçe kıkırdadı. "Gözünden hiçbir şey kaçmıyor Dara."
Kısa bir sessizlik oldu. "Bize katılmak ister misin İolas?"Savaşçı olduğu yerde irkildi. Gliven'in onun hissetmesiyle şaşkınlığa düşmüştü. Gerçi bu çok absürttü. Sonuçta o bir büyücüydü ve duvarların arkasını görebilme yeteneği olması şaşırtıcı olmamalıydı.
"Sen bizi mi dinliyordun?" diye çıkıştı Dara karanlıktan sıyrılarak. Kızıl saçlarını sürekli çekiştirdiği için dağılmıştı. Günlerdir doğru düzgün uyumadığından menekşe rengi gözleri parlaklığını yitirmişti fakat bakışlarında ki sertlik hala duruyordu. Ona cevap vermeden büyücüye baktı.
"Konu ne?"
"Dara ile bir yere gitmeni istiyorum."
"Biliyordum!" diye haykırdı genç kadın. "O yüzden bu kadar kıvranıp durdun karşımda."
"Dara, lütfen." Gliven'in sesi nazikti ama uyarı da doluydu. Genç kadın fazla uzatmadan homurdanarak geri çekildi.
"Savaş arifesinde nereye gideceğiz?"
"Savaşı kazanmaya." diye gülümsedi Gliven. İolas kaşlarını çattı ve cevap vermesini umarak Dara'ya baktı.
"Haykıran Cadılar Vadisi'ne gideceğiz. Şu yürüyen cesetleri ortadan kaldırabilmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...