Genç kadının gözleri yerleri kaplayan mavi çiçeklerin üzerinde dolaşıyordu. Gözleri kapanmadan önce bir hamaktaydı. Şimdiyse çok iyi bildiği bir odanın içinde, çiçekleri kimin koyduğunu anlamış, tedirginlik içinde kaçmayı düşünüyordu.
Yumuşak bir kahkaha duyduğunda bakışları kendisini izleyen uzun boylu adama kaymıştı. Onun kim olduğunu biliyordu. Siyah pantalonu, siyah kazağı, bileğindeki mavi bandanası, karışık siyah saçları ve haylaz mavi gözleri ile Alarik. Genç kadının kafasından geçenleri anlıyormuş gibi çarpık bir gülümseme ile izliyordu onu.
"Bu küçük ziyaretimden kimseye bahsetmiyoruz."
"Bahsedeceğim. Emin olabilirsin." diyen sesini duydu. Genç adam başını üzgünce yana eğmiş, elleriyle çiçekleri gösteriyordu.
"Sadece hediyeni getirmek istemiştim. Karşılığı bu mu?" diye dudaklarını büktü.
"Beni öldürmek istiyorsun!"
Büyücünün parmakları çenesini sıvazlarken, mavi gözlerinde tehlikeli bir ışık yanıp sönmüştü. "Hayır, seni öldürmek istediğimi de nereden çıkardın? Ölürsen bir işime yaramazsın."
O an genç kadın hızla kapıya koşturmuş, kapının kilidini açmaya çalışıyordu. Alarik, onu kapıdan uzaklaştırırken alaycı gülüşünü duyabiliyordu. "Boşuna uğraşma. Ben istemediğim müddetçe o kapıyı açamazsın."
Genç kadın boynundaki kolyenin ısındığını hissettiğinde Alarik de ellerini üzerinden çekmişti. Belirli bir mesafeye çekilmiş, kızarıp, kabaran ellerini havaya kaldırmıştı. Yüzünde her zamanki gamsız sırıtışı vardı. Nil, o sırada gördü kendisini. Alarik, ona zarar vermeyeceğini söylerken, karşısındaki aynada gördü aksini. Güneş gibi parlak sarı saçlar, üzerindeki beyaz elbise ile bütünleşmiş bembeyaz bir ten ve yeşil gözler. Aynanın aksinde duran kadın sakin olmaya çalışarak genç adama cevaplar veriyordu, kendisini gördüğü için şaşkın değildi. Hayır, onun bedeninin içinde uyanan Nil'in ruhu şaşkındı.
"Seni istemediler, bir kısmı babana olan saygılarından dolayı seni kabul etti. Senin aslında hiçbirini istemediğini, evine dönmek istediğini biliyorum ama onlara yardım edeceğine söz verdin. Onları düşündüğün için değil, aileni tehlikeye sokmak istemiyorsun."
Nil, kafasından geçenlerin de buna benzer şeyler olduğunu anlıyordu o an. Genç adamın zihnini okuduğunu biliyor, Arda'dan zihnine engel koymasını istemeyi düşünüyordu. Büyücü devam ediyordu.
"Sakin zihnine engel koydurma. Sana tavsiyem zihnini elleme. Bazı egzersizlerle düşüncelerine ulaşılmasına engel olabilirsin."
Yerdeki çiçeklerden gözlerini öfkeyle kaldırdığında genç adamın dibine girdiğini görmüş, kalp atışları hızlanmıştı. Gözlerindeki vahşi pırıltının verdiği korkuya rağmen o ışığın gerisinde huzur veren bir his görüyordu Nil. Onun gözlerinin içinde kayboluyordu. Ağzı kurumuş, kalbi sanki boğazından çıkacakmış gibi hızla atıyordu. Alarik'in işaret parmağı, çıplak omzundan başlayıp, tüy gibi okşayarak koluna doğru bir hat çizmesiyle titredi. Dokunduğu yerler alev almış, alevler büyüyerek genç kadını yutmuştu. Yüzünü, yüzüne yaklaştırdı.
"Hiçbirine güvenme." diye fısıldadı. Genç kadın yüzüne vuran nefes ile soluksuz kalmıştı.
"Sana mı güveneyim?"
"Bana hiç güvenme. Ama onlara da güvenme. Bu savaşta yapayalnızsın Elda."
Odanın duvarları erimeye, içinde olan bedenden uzaklaşmaya başlamışken genç adamın eğilip, genç kadının dudağının kenarına küçük bir öpücük bıraktığını gördü en son.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...