Dalgın dalgın elindeki kitabın sayfalarını çevirse de okuduklarından hiçbir şey anlamıyordu. Yeniden elindeki bilete baktı. Atina'dan aktarmalı gideceklerdi. Uçağın kalkmasına iki saate yakın bir süre vardı. Alarik bir işi olduğunu söylemiş, ortadan kaybolmuştu. Lamia ise sigara içeceği için dışarıya çıkmıştı.
Patlayan evi düşündükçe midesine kramplar giriyordu. Eğer bir beş dakika daha oyalansalar evle birlikte havaya uçacaklardı. Bu düşünceyle tüyleri ürpermişti. Ürkütücü düşüncelerinden sıyrılmak için kafasını kaldırıp gelen geçen insanları izlemeye başladı. Kimisi acele ediyor, kimisi birbirine sarılıyor, kimisi de tek başına ya telefonu ile uğraşıyor ya da kitap okuyorlardı onun gibi. Öyle normal ve öyle dertsiz görünüyorlardı ki. İçini çekti. Herkesin sınavı ayrı ayrıydı.
Lamia göründü o sırada. İnsanları süzerek ağır ağır yürüyordu. Bakışlarında flörtöz bir ifade değil de şüpheli bir ifade vardı bu sefer. Nil hayranlıkla onu izlediğinin farkında bile değildi. Yüksek bel, mini deri bir etek üzerine de göğüs kısmı dantelli bir askılı giymişti. Ufak siyah çantası omzuna asılıydı. Açık omzundan dövmesi görünüyordu. Ayaklarında bileklerinden bağlanan, siyah bantlı, sivri topuklu ayakkabılar vardı. Dudaklarında ve tırnaklarında yine kan kırmızısı boyalar vardı. O geçerken herkes başını ona çeviriyor, belirgin bir beğeni ile onu izliyorlardı.
Sanki öylesine Nil'in yanına oturmayı tercih etmiş gibi oturuverdi yanına. Uzun bacaklarını üst üste attı. Bileğindeki saate baktı. " Ne merak ediyorsun?" diye sordu gözünü saatinden çekmeyerek. Ardından bileğini indirdi ve elini çantasının üzerine kibarca koydu.
Nil bir an tereddüt etse de ondan korkması için bir nedeni olmadığını düşündü. Omzunu silerek "Hikayeni." dedi. Lamia gizemli, küçük bir tebessümle genç kadına baktı.
"Çok yazık. Masalları hiç sevmem."
Genç kadın içini çekti. Bir türlü odaklanamadığı kitabının kapağını kapattı.
"Sana güvenebilmem için seni tanımam lazım.""Sana bir büyük tavsiyesi vereyim küçük kız. Kendinden başka kimseye güvenme. Hatta o yakışıklı sevgiline bile."
"Neden bu kadar kötümsersin?"
"Ben bir canavarım unuttun mu?" Gözlerinde eğlenceli parıltılar oluşmuştu dilini dişlerinin üzerinde dolaştırdı. "Gerçek hayat kötümserdir küçük kız. Ne kadar kötümser olursan o kadar güçlü olursun.
Nil, ona cevap vermek istese de Alarik'in bir anda belirmesiyle sustu."Birazdan gümrükten geçeceğiz. Ayrı ayrı geçelim." diye mırıldandı. Daha fazla durmadan başka bir köşeye uzaklaştı.
"Madem yolculuk başlıyor, tuvalete gitsem iyi olacak. Gelmez ister misin?"
Lamia arkasına yaslanmış, kısacık zaman diliminde nerden bulduysa eline tarihi geçmiş bir dergi almış, sayfalarını öylece karıştırıyordu. Omzunu silkti ve yerine iyice yerleşti.
"Sanırım bu, hayır demek." diye mırıldandı kendi kendine. Lamia onu duymamıştı bile. Tuvaleti gösteren levhayı takip ederek içeriye girdi. İçerisi beyaz bir ışıkla aydınlanmıştı. Fayanslar ve yerler tertemizdi. Kabine girip hemen işini hallettikten sonra ellerini yıkadı. Kısa bir an yüzüne, üzerine baktı. Siyah askılı bir bluz, dizlerinde biten kot eteğiyle fena sayılmazdı, sevimli görünüyordu. Fakat Lamia'nın güzelliği ve çekiciliğinin yanında kendisini çok çocuksu hissetmişti. Kaşları çatıldı.
"Dünya kadar derdin var, senin düşündüğün bu mu yani?" diye kızdı kendisine. Saçlarını düzeltti son kez. Tam çıkacakken bir el kolunu kavradı. Çığlık atmasına fırsat kalmadan karanlık bir köşeye çekildi. Acaba Mornor ya da adamları mı diye dehşet içinde titrerken dudaklarını örten dudakları hissedince donup kaldı. Elbette Alarik'ti. Sanki korkusunu anlamış gibi nazikçe öptü önce. Belini iyice kavrayıp, bedenini kendisine bastırınca hızlandı dudakları. Ne istediğini biliyordu ve Nil'in karşı koymaya gücü yoktu. Ona olan öfkesi çoktan uçup gitmiş, bedeni onların kollarının arasında olsa da ruhu çoktan uçuşa geçmişti. Ona iyice sokulduğunda büyücü birden geri çekildi. Genç kadın boşluğa düşmüş gibi sendeledi. Loş ışıkta yüzündeki sırıtışı görebiliyordu. Ne olduğunu anlayamadan Alarik geri çekilmişti. Avucunun içine çok tanıdık gelen bir hançer bıraktı. Kabzasında mavi bir taş vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...