Genç kadın gecenin bir saatinde kalkmış yağmur yağan sokağı izliyordu camın önünde. Şekersiz kahvesi elindeydi. Nedenini bilmediği bir huzursuzluk vardı içinde. Falcı kadından sonra bir de Korhan denen o adam içine dert olmuştu. O adamla bir daha karşılaşmamak için şehri bile terk etmeye razıydı. Derin'i nasıl ikna edebilirdi ki? Edemezdi. Arkadaşını tanıyordu. Katır gibi inatçı ve korkunç alıngan bir tipti. Günlerce hatta aylarca konuşmazdı onunla. Derin'le arkadaş kalman ne kadar umrunda diye sordu içinden kendisine. Cevaptan emin değildi. Derin tanıdığı tek insandı. Başka kimsesi yoktu ki Nil'in. Kendini bildi bileli bu evde ve aşağı kattaki pastanesinde geçiyordu hayatı. Monotonluğu Derin tarafından çok eleştirilse de Nil hayatından memnundu. Sessiz, sakin ve boşluk.
Evet, boşluk. Nil'in zihninin gerisinde büyük bir boşluk vardı. Anlamlandıramadığı, korkutucu ve karanlık bir boşluk. Sanki içine konulduğu bu beden ona ait değilmiş gibi bir his. Karanlık sokaklara yağan yağmuru izlerken ürperdi. Kafasındaki düşüncelerden kurtulabilmek için kitabını eline aldı. Kitap okunacak bir saat değildi, üstelik pastaneyi açmak için sabah erkenden kalkması gerekiyordu ama bu gece uykusu yoktu hiç. Mecbur uykusuz bir gece geçirecekti.
O saatlerde evin biraz ötesinde park halindeki mavi arabanın silecekleri çalışıyordu. Genç adam düşünceli gözlerle pencere kenarında oturmuş, kitap okuyan kadını izliyordu. Siyah saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Tertemiz yüzü, küçük burnu, dolgun dudakları ve Ela'dan hatıra kalan yeşil gözleri ile kitaba odaklanmıştı. Alarik biliyordu. Ela değildi o kadın ama Nil'de değildi. Dünyadaki arafta kalmış bir ruhtu. Ela'dan kalma anıları ruhunda bir yerlerde duruyordu hala. Onların yarattığı girdabın içinde boğuluyor gibiydi.
Yanındaki kadın, arabanın koltuğunu arkaya atmış, iyice yayılmış, uyuyordu. Bir yılan gibi sessizdi. Birden gözlerini açtı. Siyah gözlerinin ortasında ince sarı bir çizgi belirmişti.
"Yakınlarda. Onu hissedebiliyorum." diye tısladı birden. Alarik'in bütün duyu organları devreye girmişti. Gözlerini yumdu, konsantre oldu ve Aragathi'yi hissetmeye çalıştı. Olmamıştı. Kendisini ondan saklıyor olmalıydı. Fakat Lamia, yılan iç güdülerinden dolayı onu hissedebiliyordu. Günler sonra ilk defa yanında olduğu için minnettarlık duymuştu.
"Ne yaptığını biliyor musun?"
Lamia transa geçmiş gibiydi. Gözlerinin ortasında sarı çizgi hala aynıydı fakat büyücünün sorusuna alayla gülümsemekten de geri kalmamıştı. "Onu göremiyor musun?"
"Ne yaptığını biliyor musun?" diye üsteledi sinirle Alarik.
"Evi arıyor ama bulamıyor." Gözleri eski haline dönmüştü. Alarik'in tedirgin bakışları pencere kenarında oturan genç kadındaydı. "Onu bulması fazla vaktini almaz."
"Elimden geldiğince saklamaya çalışıyorum." diye söylendi dişlerinin arasından. Zihninden yayılan sözcükler genç kadının oturduğu apartmanı mavi bir baloncuğa hapsetmişti. Etkileyiciydi ama bulunması fazla sürmezdi.
"Onu daha fazla uzaktan koruyamazsın Alarik."
Biliyordu ama onunla karşı karşıya gelmeye, o yeşil gözlere bakmaya kendini hazır hissetmiyordu. Lamia yeniden koltuğa yayılırken uykulu gözlerle büyücüye baktı.
"Ne o? Korkuyor musun yoksa büyücü?"
Sesindeki alay Alarik'in sinirlerine dokunmuştu. "Kendine işine bak Maran." diye hırladı. Lamia'nın gözleri bir an öfkeyle parlasa da fazla üzerinde durmadı. Kavga edemeyecek kadar çok uykusu vardı. O uykusuna geri döndüğünde Alarik sabah için kafasında bir plan oturtmaya çalışıyordu. Onunla karşılaşmak ve yeniden tanışabilmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...