Çıplak bedene bakıyordu aynadan. İlk yadırgadığı şey siyah saçları olmuştu. Yüzüne dokundu. Öyle yabancı birisiydi ki karşısındaki. Oydu ama! Ta kendisiydi! Uzun, oval tırnakları inceledi, uzun, narin parmakları, ince, beyaz bilekleri, açık pembe uçlarıyla, küçük ama dik göğüsleri, düz karnı inceledi. Uzun siyah kirpikleri, küçük ama dolgun dudaklara dokundu. Bir ölünün bedenindeydi ama zaten kendisi de bir ölüden farksız değildi ki. Beş yıldır aynada baktığı yüzdü karşısındaki yüz. Beş yıldır yadırgamadığı bedendi dokunduğu.
Gözünün önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Siyah bir külot, siyah bir sütyen giydi. Yatağın üzerine serdiği kıyafetlere bir de pencereden artık yüzünü gösteren güneşe baktı. Kıyafetleri Eldar'dan getirmişlerdi. Siyah bir askılı, kot etek. Pek fazla şeyi yoktu. Bir pantolon, bir de bir kaç tane de tişört, bir tane de açık yeşil yazlık bir elbise kalmıştı Ela'dan geriye. Kıyafetlerine hüzünle bakarken içeriye Alarik girdi. Genç kadını iç çamaşırlarıyla görünce gözleri arzuyla parlamaya başlasa da bir şey yapmadı. Sinirli olduğunu biliyordu. Dikkatli gözlerle genç kadının önce eteğini, ardından da askılısını giymesini izledi.
"Sana söyleyecektim."
Nil, onu duymazlıktan gelerek aynanın karşısına geçti ve saçlarını bir lastikle tepesine at kuyruğu bağladı. Alarik arkasından temkinli adımlarla ona yaklaşıyordu.
"Sakın." Nil'in öfkeli sesiyle avize sallandı. Bir an ikisi de tavanda sallanan avizeye diktiler gözlerini. "Seninle bir anlaşma yaptık ama sen sözünü tutmadın. Sana artık inancım kalmadı Alarik."
"Hadi ama sevgilim, olaylara fazla tepki veriyorsun." Kadife sesi bir an içine işlese de geri adım atmamaya kararlıydı genç kadın.
"Yaklaşma! Ben çok ciddiyim! Artık aptal yerine konmak istemiyorum! Hayatım söz konusu! Herkesten önce ben bilmeliyim neyin içinde olduğumu ama her zamanki gibi en son ben biliyorum!"
"Bu hepimizin hayatını ilgilendiren bir konu Nil."
"Ama en çok zararı ben görüyorum! Ailemi, arkadaşlarımı kaybettim! Kendimi bile kaybettim ben! Bambaşka birine döndüm ve hala aynı aptal olarak kalmaya devam ediyorum!"
"Biliyorum. Ama biz de yeterince acı çektik. Sen son beş yıldır bu pisliğin içinde debeleniyorsun, bizse binlerce yıldır. Ben de kendimi kaybettim. Kaç kişiyi öldürdüm haberin var mı? Kaç kişiyi gözlerimin önünde kaybettim? Kaç kişiyi bu uğurda feda ettim? Kaç kere fedakarlık yapmak zorunda kaldım? Artık bu "sizin uğrunuzda kendimi öldürdüm" laflarından bıktım. Bu bokun içinde hep beraber debeleniyoruz. Hepimiz fedakarlık yapıyoruz. Hepimiz kaybediyoruz." Sakin bir sesle nefes bile almadan konuşmuştu. Genç kadın birden ne diyeceğini bilemedi. Onu bencillikle ve şımarıklıkla suçlamıştı. Açık açık söylememişti ama sözlerinin altında yatan anlamlar bunlardı. Yanaklarının kızardığını hissediyordu. Utanmıştı ve kendisini mızmız çocuklar gibi hissetmiş, bu duygudan nefret etmişti.
Diğerleri, ikilinin sessiz kavgasından habersiz aşağı katta son hazırlıklarını yapıyorlardı. Bir tek Lamia aralarında yoktu. Kimse onun nereye gittiğini bilmiyordu. Bu bilinmezlik hepsinde bir huzursuzluğa neden olsa da bu konu hakkında konuşmamayı tercih etmişlerdi. Aron çantalarını hazırlarken Dara bir köşede onu izliyor, bir yandan da çakısıyla elindeki elmayı soyuyordu. Tam o anda görüş alanına Iolas girse de, onu görmemiş gibi yapmayı tercih etti.
Iolas, genç kadının yanındaki sandalyeye oturduğunda Dara'nın onu görmezlikten gelmesine kızsa da yorum yapmadı. Dara böyleydi. Sakin görünse de fazlasıyla fevri davranışları olabiliyordu. Cesur diye düşündü içinden ama daha çok Don Kişotluk taslayan, budalaca bir cesareti vardı. Kızıl saçlarını kalın bir örgü halinde örmüş, siyah bir pantalon, giydiği uzun beyaz tuniğin üzerine de siyah renkli bir yelek giymişti. Yelek ince bir zırh gibi bedenini sarmıştı genç kadının. Beline taktiği kemerinde yarım düzine hançer vardı. Uzun çizmelerinin içine de uzun bıçaklar saklaması her zaman adetiydi. Örgüsünün tepesine taktığı iğne uçlu saç tokayı dahi silah niyetine ustaca kullanabilirdi. Bütün bu tehlikeli yönlerine inat yüzü bir çocuk gibi küçük ve temizdi. Mavi gözleri, burnunun üzerindeki çilleri ve duru yüzüyle on dördünde kadınlığa yeni adım atan bir genç kızın tazeliği ve güzelliğine sahipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Kızı / ELENIEL
Fantasy"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu ölmek için doğmuş." Ela ölümden doğmuştu. Yaşam, büyük bir fedakarlığın sonunda bir uyarı niyetine sunulmuştu ona. Başka bir bedende, başka bir kimlikle, farklı anılarla donatılmış bir halde yeniden doğmuştu. "Asıl ren...