Ben sanırım bu bölümü çok duygusal bir anımda falan yazmışım çok takmayın tamam mı
Hayır. Kesinlikle istemezdim.
Kimi kandırıyordum ki?
Tabii ki de isterdim. Derin bir nefes aldım.
"K-konuşalım."
"Aramızda bir şeyler olduğunun ikimiz de farkındayız. Özellikle de bugünkü öpücük... Bunu kanıtlar nitelikteydi," derin bir nefes aldı o da. Ben de o sırada kafamı ona çevirdim. Nefesi yüzüme değerken konuşmaya devam etti. "Sen sadece... Beni çok mutlu ediyorsun, Minho. Beni ne kadar etkilediğinden haberin bile yok."
"Chan..."
"Bölme lütfen. Konuşmama izin ver çünkü bu konuşmayı içimden milyonlarca kez yaptım. Artık içimde tutamıyorum. Kucağıma bayıldığın an gerçekten şoka uğramıştım. Belki de başıma bela alacağımı düşündüm, bilmiyorum ama sen uyandıktan sonra... Bir şey fark ettim. Bilmiyorum, tam olarak tanımlayamıyorum ama seni yanımda tutmak istediğimi fark ettim. Sen, bunu bana sadece 15 dakikada yaptırdın. Ne kadar etkili olduğunu düşünebiliyor musun?"
Gözlerim dolarken o konuşmaya devam etti.
"Minho... Minho sen gerçekten sıkıcı ve monoton hayatıma bir anda düştün ve hayatımı güzelleştirdin. Bunu yapmana inanamıyorum. Gerçekten, bunu nasıl başardın? Sen hayatıma girdiğinden beri, farklı düşünüyorum, farklı yapıyorum, bir şeyler oluyor ve ben değişiyorum. Beni sen değiştiriyorsun." Şimdi onun da gözleri dolmuştu.
"Kendimi bildim bileli uyuduğum en huzurlu ve deliksiz uykuydu. Seninleyken yanaklarım gülmekten ağrıyor, bu hissi uzun zaman sonra ilk defa tatmak beni çok mutlu etti ve şaşırttı. Tüm bunların bu kadar güzel olmasının yanında ne kadar da korkutucu olduğunun farkında mısın?"
Gözünden yanağına akan bir damlayı sildim parmağımla.
"Daha önce hiç aşık olmadım. Ben, evinde günlerini sadece müzik yapmakla geçiren bir adamım ve sen, bunu değiştirdin. Sen müziklerimi değiştirdin. Senin sayende bu monoton hayatımı tekrar sevmeye başladım."
Daha çok akıyordu şimdi gözyaşları. Gözümden akan bir damlayla ve titrek sesimle konuştum. "Ağlama."
"Ve ben... Ben teşekkür ederim Minho. Gerçekten teşekkür ederim. Hayatıma iyi ki geldin. İyi ki beni kendi yarattığım karanlık çukurdan çıkarttın. İyi ki varsın."
Yerimde doğrulup yatağın kenarında oturur pozisyona gelirken onu da kaldırdım. Oturur oturmaz kucağına yerleşip ona sarıldığımda ikimiz de birbirimizin omzunu ıslatıyorduk.
Bunun bu kadar duygusal olmaması gerekiyordu, diye geçirdim içimden. Bizim ağlamamamız gerekiyordu.
"Ağlama, Chan." dedim geriye çekilirken.
"Sen ağlamazsan ben de ağlamam."
"Bu kadar duygusal konuşma yapmak nereden geldi aklına! Aish, cidden çok kötüsün Bang Chan!"
Gülümsedi bu sözlerimden sonra. "Özür dilerim. Aklımdaki konuşma asla böyle olmamıştı."
Ben de gülerken ellerimi yanaklarına sardım ve ıslaklıklarını sildim yavaşça. O da aynı şeyi bana yaparken bu sefer ben konuşmalıyım diye düşündüm.
"Chan, ben seni bu kadar etkilediğimi bilmiyordum. Ama şunu bilmelisin ki... Sen de beni çok etkiliyorsun."
Titrek bir nefes alarak devam ettim. "Kısa sürede bana güvenli bir yer oldun ve bu, inan çok değerli. Beni çok iyi hissettiriyorsun. Sen de beni çok mutlu ediyorsun. Bir kere tüm salaklıklarıma katlanıyorsun." İkimiz de bu dediğime gülerken aklıma gelen şeyle daha çok güldüm. "Felix hep derdi ki seni bu salaklıklarınla kabul edecek biri bulman lazım. Yoksa elimde kalırsan bozuşuruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry | minchan, banginho
Teen Fiction"Bakar mısınız? Birazdan... Bayılacağım. Tutun beni olur mu?" "Ne?" - skz #1 (111122)