✧・゚: *✧・゚:* 23🍓 *:・゚✧*:・゚✧

880 78 39
                                    

"Ya! Baksana çok güzel burası!"

Hayranlıkla karşımdaki büyük ve görkemli binayı izlerken Chan'ın elini daha da sıkı tutmuştum.

"Eminim içerisi de çok güzeldir! Burada çalışacağıma inanamıyorum gerçekten!"

"Gel girelim sevgilim. Seni bekliyorlardır."

Birlikte içeri adımlarken benim gibi etrafı inceleyen sevgilime çevirdim yüzümü. "Şey, aslında sadece beni değil seni de bekliyorlar. Ben senden bahsedince ve Kai de buralı olduğunu öğrenince seninle tanışmak istediğini söyledi."

Bana inanamaz gözlerle bakarken ağzını açmıştı şokla. "Neden daha önce söylemedin bana bunu? Bilseydim daha güzel şeyler giyerdim."

Sözlerine kıkırdayıp kendime çektim biraz. "Gayet de iyi giyindiniz bugün beyefendi. Kıyafetlerinizi bizzat ben seçtim. Ne o? Tereddüt mü ediyorsunuz yoksa?"

"Hayır, hayır! Asla! Lee Know gibi bir modacının elinden giyinip de kötü görünmek mi? Mümkün değil."

Böyle böyle konuşurken içeri girmiş ve danışmaya nereye gitmemiz gerektiğini sormuştuk. Beraber 8. kata çıkarken binanın içini tamamen görebildiğim asansörden inceliyordum her katı. Duvardaki moda tarihiyle alakalı tablolar, modeller ve daha bir sürü şey göze gerçekten de hitap ediyordu. Kendimi şimdiden fazlasıyla huzurlu hissediyordum. Doğru mesleği seçtiğimi bir kez daha hatırlamıştım.

8. kata gelip de Kai ve bahsettiği öğrenci bizi karşıladığında heyecandan bayılacak gibiydim.

"Ah, Lee Know! Hoş geldin! Ve Bay Bang, siz de hoş geldiniz! Sizinle tanışmak çok büyük bir onur!"

Adamın coşkulu konuşmaları daha çok gülümsememe sebep olmuştu. Chan'la tanışırlarken yanıma gelen öğrenciyle gülümsedim. 

"Merhaba, ben Jeongdam. Memnun oldum, Lee Know."

Yüzünde geniş bir gülümsemeyle beni tanıttığında ve elini uzattığında buna biraz da olsa şaşırarak sıkmıştım elini. Tabii elimi bırakmayıp üstüne öpücük kondurduğunda gülüşümün asılı kaldığına emindim. Daha yeni tanışmıştık ama bakışlarında beni rahatsız eden bir şey vardı sanki.

"Ah, kusura bakma. Güzelliğin aklımı başımdan aldı."

"Önemli değil." dedim kısaca. Bu sırada da Chan'ın yanına geri adımlamış ve koluna girmiştim. 

"Ay, kusura bakmayın lütfen. Böyle ayakta kaldık. Hemen ofise geçelim isterseniz. Ne de olsa vaktimiz bol." 

Bu adamın enerjisi gerçekten de harikaydı. Bizi ofisine alırken koltuklara yerleşmiştik beraber. Masanın üstündeki telefondan hepimize kahve istediğinde derin bir nefes aldım. Sanırım heyecanım daha da yatışıyordu. Gülümseyerek sevgilime döndüm.

"Alışıyorum sanırım." 

"Saatler ilerledikçe daha da odaklanacaksın, merak etme." demişti tuttuğu elimi sıkarak.

İki saat geçtiğinde ve biz neredeyse her şey hakkında konuştuğumuzda Chan, bizim çalışmamız için ayrılacağını söylemiş ve Kai'ye teşekkürlerini sunmuştu. Coşkulu adam da aynı şekilde karşılık verdiğinde daha çok gelmesi için sözünü almıştı Chan'dan.

Sevgilime asansörlere kadar eşlik ettiğimde karşısına gelip iki elini de sıkı sıkı tutmuştum bugün milyon kez yaptığım gibi. "Teşekkür ederim, bana eşlik ettiğin için."

strawberry | minchan, banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin