✧・゚: *✧・゚:* 25 🍓 *:・゚✧*:・゚✧

821 83 41
                                    

"Defileden haberin vardır, orada mankenlerimizden biri olmanı istiyorum."

Sevgilim ağzını şaşkınlıkla açarken ben de beklentili gözlerle bakıyordum ona. Bakışlarını ben ve Kai arasında gezdirdi. "Yani ben... Ne diyeceğimi bilemedim. Hiç tecrübem yok, biliyorsunuz değil mi? Bu çok büyük bir sorumluluk, sizin markanızın defilesinde mankenlik yapmak..."

"Tabii ki de biliyorum. Hadi ama, Minho senin ne kadar cesaretli biri olduğundan bahsetti. Hem her şeyin bir ilki vardır. Bakarsın bir markadan teklif alırsın ve hayatının geri kalanında mankenlik yaparsın. Belli olmaz. Neyse, ne diyorsun? Kabul edecek misin?"

"Demek ne kadar cesaretli olduğumdan bahsetti." diye dişlerinin arasından konuşarak bana dönmüştü Chan. Sevimli bir gülümsemeyle karşılık verdim sadece. Çünkü Chan'ın modellik ya da mankenlikle ilgilenmediğini çok iyi biliyordum. 

"Ya ya, öylesindir sen sevgilim. En iyi ben bilirim."

Üstümde garip bakışlar hissettiğimde gözlerimi kaçırmış ve yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi düşünmüştüm. Neden öyle bakmaya devam ediyorlardı?

"O zaman... Madem Minho da çok hevesli sizin gibi. Bir de çok cesaretliymişim, kabul edebilirim sanırım. Tabii, ne kadar tecrübesiz olduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum. Ne benim ne de sizin için kolay olmayacak."

Kai heyecanlı bir kahkaha attı. "Hiç önemli değil inan ki! Zaten defileye kadar biraz ders alacaksın. Senin için önceden ayarlamıştım!"

Chan güldü. "Ha o kadar emindiniz yani! Vay canına..."

Alttan alttan dalga geçiyordu ama sonuçta ikna olmuştu. Ayrıca ben de çok heyecanlıydım gerçekten çünkü kendi tasarımımı Chan'ın üstünde görecek olmak mükemmel bir duyguydu.

"Eh yani..."

"Dersler peki? Program nasıl olacak?" 

"Onu sana hemen Minho göndersin. Müsaitsen bugün, yoksa yarın başlarsın. Ders alacağın yer de hemen yan şirket binasında zaten. Seni dört gözle beklediklerini de belirtmek isterim."

Tepkilerini dikkatle izliyordum. Hala bırakmadığım elini sıktım bir kere ve bana bakmasını sağladım. Destek verici bir şekilde gülümsediğimde gözlerini kırpmış ve gülümsemişti.

"Bugün için bir planım yok. Eğer bekliyorlarsa gidebilirim hemen."

Ellerini hızla çarptı Kai. "Harika!" Ayaklandı. "O zaman ben hemen haber vereyim."

Odadan çıkıp gittiğinde Jeongdam da ayaklanmış ve gıcık gıcık çalışma masasına ilerlemişti. Ona kötü bakışlarımı gönderirken elimi çekiştiren Chan'a çevirdim bakışlarımı. "Bir sorun mu var güzelim? Öldürecek gibi bakıyorsun."

Fısıldayarak konuşmuştu tabii. Gülümsedim yapmacık şekilde. "Yok, hayır. Bir sorun yok."

İnanmasa da Kai'nin içeri girmesiyle bir şey diyememişti. "Hazırsan seni karşılayacaklar Chan'cığım."

Ayaklandığımızda kollarımı boynuna sarmış ve fark ettirmeden bir öpücük bırakmıştım boynuna. "Yapabilirsin, sana inancım tam. Gerilme ve tadını çıkarmaya çalış. Hem üstünde benim tasarımlarımı taşıyacağını düşünerek motive olabilirsin bence."

Kafasını geriye attı. "Tanrım! Bu daha gerici!"

Kahkaha atarken bir kez daha sarıldım ve ellerimizi ayırdım. "Haber ver bana mutlaka. Muhtemelen çalışman bizimkinden erken bitecek. Buraya gelebilirsin yine istersen, tamam mı?"

strawberry | minchan, banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin