✧・゚: *✧・゚:* 22🍓 *:・゚✧*:・゚✧

948 91 23
                                    

"Şarj aletini aldın mı?"

"Aldım."

"Bilgisayarını aldın mı?"

"Aldım, çantamda."

"Biletler ve pasaportlar?"

"Senin çantanda, Minho. Yeter artık, aldık her şeyi sakin ol. Dağ başına gitmiyoruz, sadece ülke değiştiriyoruz. Şarj aletini oradan da alabiliriz."

Kollarımı önümde bağlayıp kaşlarımı çattım. "Tamam ya. Ben öyle alışık değilim ülke değiştirmeye. Hem uzun süre orada kalacağız."

"Küsme hemen öyle. Ben de uzun zamandır gitmedim bir yere. Sadece sakin ol güzelim, aldık her şeyimizi."

"Küsmedim."

"Yanağımdan öpersen inanırım ancak."

Oflayıp kollarımı çözmüş ve o, arabayı sürerken yanağına küçük bir öpücük bırakmıştım. Fırsatçının tekiydi. "Şimdi oldu."

Yaklaşık 45 dakika sonra havaalanına geldiğimizde arkamızdan Felixler de gelmişti. Yolcu girişine gelirken Chan valizleri indirmeye başlamıştı bagajdan. Bense arkadaşlarımla vedalaşıyordum.

"Kendine dikkat et orada. Hava dengesiz olur bu zamanlarda. Sakın üşütme."

"Tamam anne." Hemen omzuma vururken güldüm. "Acıttın!"

"Dalga geçme."

"Ben de seni seviyorum canım arkadaşım."

Diğerleriyle de tek tek vedalaşırken Jeongin'e sıra geldiğinde onu biraz kenara çekip sarılmıştım. Zaten diğerleri de Chan'a yardım ediyordu ve Hyunjin ve Jisung taşıma arabası almaya gitmişlerdi.

"Son zamanlarda iyi olmadığının farkındaydım ama hiç konuşma fırsatı elde edemedim seninle. Yine de seni sevdiğimi ve yanında olduğumu bil. Yalnız değilsin. Bir telefon uzağında olacağım hep, tamam mı?"

Gözleri dolmasına rağmen gülümsedi. "Teşekkür ederim, hyung."

"Ne demek bebeğim."

Biraz daha vedalaşıp sonunda ayrıldığımızda tek tek gereken işlemleri hallettirmiş ve uçağa geçmiştik. Kalbim gerçekten çok hızlı çarpıyordu ve ellerim soğumuştu. En son uçağa lisedeyken okul gezisiyle binmiştim ve o zaman da çok korktuğumu hatırlıyordum.

"Sakin ol, güzelim. Buradayım ben."

"Ya," dedim elini sıkı sıkı tutarken. "Kalkarken ben yüzümü omzuna gizleyeyim tamam mı? Korkuyorum."

Gülümsedi anlayışlı bir şekilde. "Tamam, bakmazsın dışarıya. İstersen uyku ilacı vereyim. 8 saat sürecek yolculuk."

"Hayır, sorun yok." Omzuna yaslandım." Biliyor musun, bence Kai'den önce oraya gitmek daha iyi olacak. Beraber aynı uçakta olsaydık çok gerilirdim ve bu da uçak korkumla birleşince daha fena olurdu."

"Bence de daha iyi oldu. Hem ne güzel biz yerleşmiş oluruz sen de dinlenip hazırlanırsın çalışmaya."

Kafa sallayıp onay verdiğimde kalkış saatinin gelmesiyle iyice gerilmiştim. 

Hostes gerekli uyarıları bize yaparken onu dikkatlice dinleyip sakinleşmeye çalışmıştım. 

Ve sonunda kalkmaya başladığımızda yüzümü dediğim gibi Chan'ın omzuna gömmüş ve sıkı sıkı kapatmıştım gözlerimi. Derin derin nefesler alırken Chan da kollarıyla beni sarmış ve iyi hissetmemi sağlamıştı.

strawberry | minchan, banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin