Bir şey diyemedim.
Gerçekten, ne diyeceğimi bilemedim. Aklımdan geçen tek şey bunu düzeltmem gerektiğiydi. Ve bunu nasıl yapacağım.
Açıkçası nasıl hissettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Daha önce böyle bir şey yaşadığımı hatırlamıyordum. Kendime yettiği kadar değer vermiş ve sevmiştim. Özgüvenimin düştüğü zamanlarda bile bunu düzeltmenin yolunu bulmuştum. Kendime inanmış ve atlatmıştım ancak Chan'ın gözlerindeki o kırgınlık bunun daha ciddi olduğunu söylüyordu bana.
Bir süre onu izledim. Hiçbir şey söylemiyor ve hareket etmiyorduk. Sesli bir nefes vererek ellerimi bileklerinden çektim.
"Bir şey demem lazımmış gibi hissediyorum ama... Ne diyeceğimi bilmiyorum."
Gülümsedi ve bakışlarını bana çevirdi. "Bir şey demek zorunda değilsin, Minho."
"Hayır! Öyle deme! Hem..." Konuşamamak sinirimi bozmuştu. Oflayıp bir şeyler demeye çalıştım ama beni engelledi. "Minho, gerçekten bunları konuşmaya gerek yok." Tekrar gülümsemeye çalıştı. "Hadi devam edelim işimize."
Kaşlarımı çatıp yerimde dikleştim. "Şimdilik kurtulduğunu düşünebilirsin Chan ama bu konu burada kapanmadı. Sana, kendini sevmeyi öğreteceğim."
"O zaman öğreteceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum."
Aklımdaki düşüncelerle tekrar bilgisayar ekranlarına döndüğümde karışık karışık uygulamalar kafamı karıştırmış gibiydi. Chan bu halime gülüp benimle dalga geçtiğine omzuna vurmuş, daha çok gülünce dayanamayıp ben de gülmeye başlamıştım.
Yaklaşık 2 ya da 3 saat sonra müziği tamamladığımızda yerimizde dikleşmiş ve saatlerce oturmanın sonucu ağrıyan bedenlerimizi esnetmeye başlamıştık. Esnerken garip garip sesler çıkarmamıza ikimiz de gülerken tekrar normal bir şekilde oturmaya başladık. Bilgisayar ekranına bakmaktan gözlerim acımaya başlamıştı ve biraz da mayışmıştım.
"Kahve içelim mi?" diye sordum uykumun açılması düşüncesiyle.
Gözlerini kırpıp kafa salladığında mutfağa geçmiş, o kahveleri yaparken sohbet etmeye başlamıştık.
"Ne zamandır müzikle uğraşıyorsun?"
Düşünür gibi yapıp sanki cevap tavanda yazıyormuş gibi oraya baktı. "Kore'ye geldiğimden beri. Ama öncesinde de hep ilgim vardı."
"Çok uzun zaman olmuş. Ama zaten benim hiçbir şey yapmamama rağmen şarkıyı bu kadar kısa sürede bitirmenden belli oluyor. Ne zaman kaydedeceksin peki?"
"Ah, hayır öyle düşünme. Sensiz çok sıkıcı olurdu. Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim ayrıca."
Kafamı iki yana sallayıp reddettim onu.
"Ayrıca sen de istersen seninle kaydetmek isterim şarkıyı. İster misin?"
Sıcak suyu kupalara doldururken sorduğu soruyla ağzımı şaşkınlıkla araladım. "Ben mi?"
"Evet. Konuşma ses tonun oldukça güzel. Daha önce hiç şarkı söyledin mi?"
"Yani... Tabii ki söyledim ama ciddi olarak hiç denemedim. Ayrıca bence sesim güzel de değildir. Eğitimim falan da yok neden benimle kaydedesin ki?"
Tezgahtan uzaklaşıp masaya eğildiğinde kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. "Neden olmasın ki? Hem denemeden bilemeyiz, değil mi? Kahvelerimizi içip deneyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry | minchan, banginho
Teen Fiction"Bakar mısınız? Birazdan... Bayılacağım. Tutun beni olur mu?" "Ne?" - skz #1 (111122)